Kategori: Roman

Ingvar Ambjörnsen – Beyaz Zenciler

1983 yılı benim için şanssız bir yıl oldu. Yediğim darbeler birbirini izlerken, zavallı kafam tüm delice izlenimlerin ardı ardına gelip çarpmasıyla abandone bir haldeydi. Ocak ve şubat ayları bir yıldır süren ayyaşlığımı denetim altına alma çabaları ve daha da uzun bir süredir beni taciz eden romana son noktayı koyabilme gayretiyle geçti. Romanlarım hem canıma okuyor […]

Ingvar Ambjörnsen – Barkvik Cinayetleri

Gözlerimi yumdum, eski kolt tabancanın namlusunu ağzıma soktum. Makine yağı ve metal kokuyordu. Hoşçakalın pislik çuvalları, diye düşündüm ve tetiği çektim. Karanlıkta zayıf bir tıkırtı. Yaşamda tek başınaydım ve kim bilir ne zaman aptalın teki bu tabancanın namlusuna erimiş kurşun dökmüştü. Ve sonra da Ernst Amca’ya o yılın en iyi Norveççe polisiye romanını yazdığı için […]

İvan Sergeyeviç Turgenyev – Hikayeler 1-2-3

Turgenyev de, öbür büyük Rus yazarları gibi, çok taraflı bir sanat yaratıcılığı göstermiş, roman, küçük büyük hikâye, piyes yazmış, üstelik onlardan farklı olarak, şiir, nesir şiir yazmıştır. Bugün şiirleri üzerinde hemen hemen hiç durulmaz. Turgenyev denince akla Tolstoy’un, Dostoyevski’nin hemen yanı başında yer alan büyük romana, hikâyeci gelir. Ama onun her eserinde kendini duyuran romantik […]

İvan Sergeyeviç Turgenyev – Bozkırda Bir Kral Lear

Bir kış gecesi, altı yedi kişi, eski bir üniversite arkadaşımızın evinde toplanmıştık. Konuşma döndü dolaştı, Shakespeare’e, yarattığı tiplere, bu tipleri doğrudan doğruya insanın “öz”ünü derinden kavrayıp doğru bir biçimde canlandırdığına geldi. Bizi en çok, onların yaşamdan alınmış, adım başı raslanabilir olmaları şaşırtıyordu. Her birimiz, karşılaştığımız Hamletleri, Othelloları, Falstaffları; dahası, duruma göre III. Richard ve Macbeth […]

Tuna Kiremitçi – Gönül Meselesi

Arda’nın rüyasındaki Ertuğrul, bir meleğe benziyordu. Vaha gibi bir yerdi; yeşil ve ıtır kokulu. Ağaçların ortasında, sırtı dönük duruyordu. Gündoğumundan gelip her boydan yaprağın arasından zahmetle geçen bir ışık demeti, onu bölük pörçük aydınlatmıştı. Kollarını kavuşturmuş, başını eğmişti. Eski bir heykeldi üstelik; yapıldığı su mermeri yer yer kararmıştı. Uzaklardan, çölün iç taraflarından duyulan Kemani Sahak […]

Tuna Kiremitçi – Git Kendini Çok Sevdirmeden

On yedi yaşındaydım. O zamanlar da küçük odada kalıyordum. Adım atacak fazla yerim yoktu. Gelen gidenin görmemesi gereken külüstür eşyalar, emekliye ayrıldıktan sonra hep bu odaya konurdu. Ta doğduğum evden kalma, oymalı ahşap bir yatağım vardı. Sonra ailenin daha iyi günlerinde alınmış, abartılı bir şifoniyer. Babamın üstüne titrediği siyah−beyaz televizyonu da zamanında aslanlar gibi taşımış, […]

Tuna Kiremitçi – Bu İşte Bir Yalnızlık Var

“Hani ıssız bir yoldan geçerken Hani bir korku duyar da insan Hani bir şarkı söyler içinden, İşte öyle bir şey.” Çiğdem Talu, 1976 Babamın anısına… Ayşe odanın ortasında duruyordu. Üstünde, Orhan’ın ona üç yıl Önceki doğum gününde aldığı komik bahçıvan tulumu vardı. Kısacık kesilmiş kumral saçları uykudan yeni kalkmış gibi, diken dikendi. Geleli henüz birkaç […]

Truman Capote – Tiffany’de Kahvaltı

Geçmişte yaşadığım semtler ve evler beni hep kendilerine çeker. Örneğin, East Seventies’de cephesi kırmızı tuğlayla kaplı bir apartman vardır. Savaşın ilk yıllarında New York’ta oturduğum ilk daire bu apartmandaydı. Tek odalı dairem, tavan arası eşyalarıyla döşenmişti; kanepe ve kabarık minderli iskemleler, sıcak yaz günlerindeki tren yolculuklarını hatırlatan kırmızı renkli, kaşıntı veren kadife bir kumaşla kaplıydı. […]

Trudi Canavan – Büyücüler Loncası 2 – Tanışma

Sabah ilerledikçe, Rothen bitkinlikten gözlerinin kapanmakta olduğunu hissetti. Gözlerini kapadı ve yorgunluğunu gidermek için biraz Şifa büyüsü yaptı, ardından kitabını aldı ve kendini okumaya zorladı. Sayfayı bitirmeden önce, kendini tekrar, uyuyan kıza bakarken buldu. Kız, dairesinin bir parçası olan küçük bir yatak odasında, bir zamanlar oğlunun olan yatakta yatıyordu. Diğerleri, kızı Büyücüler Makamı’nda tutma kararı […]

Trudi Canavan – Büyücüler Loncası 1 – Arınma

Denilir ki, Imardin’de, rüzgârın bir ruhu vardır ve bu ruh, orada bulunmaktan dolayı acı çektiği için, şehrin dar sokaklarında yas tutarak uğuldar. Arınma gününde de rüzgâr; limandaki sallanan gemi direklerinin arasında ıslıklar çalıyor, Batı Kapıları’ndan hızla geçerek, binaların arasında çığlıklar atarak esiyordu. Aniden çığlıklar, birden sanki orada toplanan lanetlenmiş ruhlar tarafından dehşete düşürülmüş gibi, bir […]

Trevanian – Şibumi

Şaşırtıcı bir kitap, şaşırtıcı bir yazar, şaşırtıcı bir kahraman, inanılmaz ölçüde karışık ve özgün bir roman kahramanı Nicholai Hel. Yarı Rus, yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şanghay’da doğmuş, bir Japon generali tarafından büyütülmüş: bir Japon bilgesinden de «Go» oyunu öğrenmiş. Bask dili dahil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Plastik kartla ya da […]

Trevanian – İnfazcı

O gecenin erken saatlerinde St. Laurent. Bulvarı’na yağmur yağmıştı ve biçimsiz kaldırımlarda hâlâ küçük gölcükler vardı. Yağmur dinmişti, fakat CII ajanı Wormwood’un ince açık kahverengi yağmurluğunu giymesine neden olacak kadar serindi. Wormwood montları tercih ediyordu, fakat ajan arkadaşlarının alay edeceklerini düşünerek giyme cesareti gösteremiyordu. Wormwood yağmurluğunun yakasını kaldırarak ve ellerini ceplerine sokarak soğuktan kendini korudu. […]

Toni Morrison – Sevgili

124 numara kin ve bebeğin kustuğu zehirle doluydu. Evdeki kadınlar ve çocuklar bunu biliyordu. Yıllar boyunca herkes kendine göre bu kine karşı direnmeye çalıştı; 1873 yılında evde tek kurban olarak Sethe ve kızı Denver kalmıştı. Büyükanne Bebe Suggs ölmüştü. Erkek çocuklar, Howard ve Buglar, on üç yaşına basınca kaçıp gittiler. Buglar’ın kaçma nedeni aynaya bakar […]

Tom Robbins – Parfümün Dansı

Pancar, sebzelerin en keskinidir. Turp, elbette ki daha ateşlidir, ama turpun ateşi soğuk bir ateştir. Hoşnutsuzluğun ateşidir, yoksa ihtirasın değil. Domates, doğrusu şehvetlidir. Fakat onda da bir sualtı akıntısı halinde uçarılığı, havailiği sezersiniz hep. Pancarlar ise korkunç ciddidir. Slav halkı, fiziksel özelliklerini patatesten, için için kaynamalarını turptan, ciddiliklerini ise pancardan almıştır. Pancar aslında melankolik bir […]

Tom Robbins – Ağaçkakan

Bu daktilo da beceremezse, siktir et, bu iş olmaz. Yepyeni Remington SL3: “Stevie Wonder’in plaklarını dinlerken Karamazov Kardeşler’i okumak mı zor, daktilo klavyesinde Paskalya yumurtası avına çıkmak mı?” sorusunu yanıtlayan makine. Kovboy kızm bakire çıkması bu. Dâhi garson kızın elindeki hamburger bu. İmparatoriçenin kredi kartı. Seziyorum, düşlerimdeki roman Remington SL3’te saklı. Gerçi benim telaffuz edebildiğimden […]

Tom Clancy – Kızıl Ekim

Polyamyy’deki Kuzey Filosuna bağlı denizaltı üssünde, Sovyet Deniz Kuvvetlerinden Kıdemli Albay Marko Ramius, Arktik denizinin buz gibi havasına göre giyinmişti. Üzerinde beş kat yün ve deri vardı. Pis görünüşlü bir liman römorkörü, komuta ettiği denizaltının pruvasını kanalın aşağısına, kuzeye doğru itiyordu. Kızıl Ekim adlı denizaltıyı iki ay boyunca taşımış olan havuz, şimdi suyla dolu betondan […]