Kategori: Roman

Ivo Andriç – Drina Köprüsü

“Drina Köprüsü” adlı eseriyle Nobel Edebiyat armağanını kazanan İvo Andriç, uluslararası ün salmış Yugoslav yazarlarından biridir. İvo Andriç, 1686-1851 yılları arasında Bosna eyaletinin merkezi olan Travnik kasabasında, 10 Ekim 1892 tarihinde doğdu. Çok küçük yaşta babasını kaybetti. Genç yaşta dul kalan ve Vişegrad’lı olan annesi, küçük İvo ile birlikte Vişegrad’taki ailesinin yanına gitti. Böylece İvo […]

Ian McEwan – Yabancı Kucak

öğleden sonraları, otelin koyu yeşil panjurlarının ötesindeki kent bütünüyle kıpırdanmaya başladığında, Colin ve Mary, çelik aletlerin demir mavnalara küçük vuruşlarının çıkardığı sesle uyanıyorlardı. Tekneler, otelin önündeki dubalar üstüne kurulmuş rıhtıma bağlıydılar. Sabahları, bu paslanmış, iç akşamları sökülmüş kaba saba mavnalar, görünürde hiçbir yükleri ya da hareket etmelerini sağlayacak herhangi bir mekanizmaları olmamasına karşın bir yerlere […]

Ian McEwan – Beton Bahçe

Babamı ben öldürmedim, ama işini kolaylaştırdığımı hissettim zaman zaman. Kendi ϐiziksel gelişimimde bir dönüm noktasıyla aynı zamana rastlaması dışında, babamın ölümü sonradan olanların yanında önemsizdi. Odžlümünden sonraki hafta kız kardeşlerimle babam hakkında konuştuk; ambulansçılar onu kıpkırmızı bir battaniyeye sarıp götürdüklerinde Sue ağladı tabii. Sarımsı elleri ve yüzüolan, çelimsiz, sinirli ve takıntılı bir adamdı babamız. Burada […]

Ian Fleming – Zümrüt Küre – 007 James BOND

Henüz Haziran başları olduğu halde hava son derece sıcaktı. James Bond, 00 şubesine geçirilen fişleri paraf için kullandığı kocaman kara kalemi bir kenara bıraktı, ceketini çıkardı. Ceketini koltuğunun arkasına asmaya kalkışmadığı gibi sekreteri Mary Goodnight’ın kendi parasıyla (Ah, şu kadınlar!) satın alıp iki büroyu ayıran kapının yanı başına yerleştirmiş olduğu askıya da asmadı… Onu hemen […]

Ian Fleming – Ahtapot – 007 James BOND

Binbaşı Dexter Smythe ahtapota bakarak: —Biliyor musun, dedi, becerebilirsem bugün sana nefis bir ziyafet var! Konuşurken nefesi başındaki deniz maskesini buğulandırmıştı. Ayaklarını “zencikafası” denilen bir mercan kümesinin yanında kumlara bastı, doğruldu. Su göğsüne geliyordu. Maskeyi yüzünden çıkardı, buğuyu gidermek için içine tükürdü, tükürüğü parmak uçlarıyla maskenin içine yaydı. Sonra onu deniz suyuyla çalkalayıp suyu dökerek […]

Iain Banks – Eşekarısı Fabrikası

Ağabeyimin kaçtığını öğrendiğimiz gün Kurban Kazıklarını kolaçan etmeye gitmiştim. Bir şeyler olacağını zaten biliyordum; Fabrika bana haber vermişti. Adanın kuzey ucunda, doğu rüzgârı estiğinde paslı kolu gıcırdayan gemi kızağının kalıntılarının yanında, son kum tepesinin dışa bakan yüzünde iki kazığım vardı. Kazıkların birinde bir sıçan kafası ve iki kızböceği, diğerinde bir martı ve iki fare kafası […]

Suzanne Collins – Açlık Oyunları #3 Alaycı Kuş

Başımı eğdim ve ayakkabılarımın yıpranmış deri yüzeyini kaplayan ince kül tabakasına baktım. İşte tam burası, bir zamanlar kız kardeşim Prim’le paylaştığımız yatağın durduğu yerdi. Şu tarafta mutfak masası vardı. Tamamen yerle bir olup bir kömür yığınına dönüşen şöminenin tuğlaları, evin kalan kısmı için bir nirengi noktası olmuştu. Başka türlü bu gri denizde yolumu nasıl bulabilirdim? […]

Suzanne Collins – Açlık Oyunları #2 Ateşi Yakalamak

Çayın sıcağı dondurucu havaya çoktan karışmış olsa da, matarayı sımsıkı tutmaya devam ettim. Soğuk yüzünden, kaslarım iyice gerildi. Tam o anda vahşi bir köpek sürüsü çıkagelse saldırıya uğramadan bir ağaç tepesine tırmanma ihtimalim yok denecek kadar azdı. Ayağa kalkmalı, biraz hareket etmeli ve eklemlerimi açmalıydım. Oysa orman şafakla aydınlanırken, ben, en az üzerinde oturduğum kaya […]

Suzanne Collins – Açlık Oyunları #1 Açlık Oyunları

İnsanlar uzunca bir süredir, yeni genç yetişkin üçlememin ilk kitabı olan Açlık Oyunları’nı yazmaya nasıl başladığımı merak ediyorlar. Sanırım bunun en önemli nedeni, bu kitabın, orta öğretim seviyesindeki okuyucular için kaleme aldığım Gregor the Overlander serisinden çok farklı olması. Açlık Oyunları’na ilham veren asıl öğeyi tayin etmek gerçekten çok güç. Sanırım ilk tohumlar, sekiz yaşında […]

Honoré de Balzac – Suyu Bulandıran Kız

Descoings’ler ile Rouget’ler 1792’de Issoudun kenti burjuva sınıfının Rouget adında çok kötü ün salmış bir doktoru vardı. Kimi yürekli kişilerin söylediklerine göre, adam karısını, kentin en güzel kadını olsa da, epey mutsuz kılıyordu. Belki kadın biraz budalaydı. Dostların bezdirici soruşturmalarına, ilgisizlerin dedikodularına, kıskananların çekiştirmelerine karşın, bu çiftin ev içi gizi pek çözülemedi. Doktor Rouget, kolayca […]

Susanna Tamaro – Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

Opicina, 16 Kasım 1992 Gideli iki ay oldu ve iki aydan beri, hâlâ yaşadığını bildirdiğin bir kartpostal dışında senden hiç haber almadım. Bu sabah, bahçede senin gülünün önünde durdum uzun uzun. Sonbaharın iyice ilerlemiş olmasına karşın, artık solmuş olan öteki bitkilerin arasında o eflatun rengiyle mağrur ve yapayalnız ayakta duruyor. Onu ne zaman ektiğimizi hatırlıyor […]

Susanna Tamaro – Yüreğimin Sesini Dinle

İlk işaret belki de ağacın kesilişiydi. Bana hiçbir şey söylememiştin, bunlar çocukları ilgilendiren konular değildi; böylece, bir kış sabahı, ben derin bir yabancılaşma içersinde, en küçük ortak çarpanın erdemlerini dinlerken, testere onun gövdesinin gümüşi beyazlığına saldırıyordu; ben teneffüste koridorlar boyunca ayaklarımı sürüklerken, onun canının kıymıkları kar taneleri gibi karıncaların başına yağıyordu. Bu korkunç durumla, okul […]

Susanna Tamaro – Her Melek Korkunçtur

Yılın ışığa en hasret günlerinin birinde, gecenin en derin ânında doğdum. Şiddetli bir bora esiyordu. Kar ve buz yüklü karanlık bir bora. Hastaneden çıktığımda esmeyi sürdürüyordu. Bizi eve ulaştıracak olan dik yokuşu tırmanmak o kadar zordu ki, yuvama anne ve babamın sendeleyen yürüyüşüyle vardım. Rüzgâr onlara arkadan saldırıyor, yalnızca boraya özgü o vahşi ve beklenmedik […]

Suphi Varım – Kurgu Tarih

“Kurgu Tarih”e Başlarken Yayımevini ilk açtığımız günlerde İzmir’den Suphi Varım’dan “Kurgu Tarih” adlı dosya geldi. İlk satırları bir önyargı ile okudum. (bilirsiniz editörlerin çoğu kitapları ilk sayfalar ile yargılar bazen ilk beş – on sayfadan sonrasını beğenmemişse okumaz.) Ama herhangi bir haksızlık yapma korkusuyla devam ettim ve hazineyi keşfettim; kesinlikle benzeri olmayan bir kitaptı. Birçok […]

Sue Miller – Aşağıdaki Dünya

Gözünüzün önüne geƟrin bir: Kuru bir hava, serin bir gün, yükseklerde birikmiş kümülüs bulutları kuzeybaƨdan güneydoğuya süzülürken, gölgeleri de peşleri sıra, bu yıl içinde son kez biçilecek olan saman tarlaları boyunca ilerliyor. Aşağıda, tarlalar arasındaki toprak yolda bir at arabası, içinde yan yana oturan iki ihƟyar, yıpranmış pazar giysileriyle yeƟşkin kızlarının cenazesine doğru kasabanın yolunu […]

Stieg Larsson – Millennium #3 – Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

Amerikan iç savaşına yaklaşık altı yüz kadın katıldı. Erkek kıyafeti giymişlerdi. Belki de ideolojik açıdan rahatsız edici olduğundan, Hollywood tarihin bu kesitini görmezlikten geldi. Tarih kitaplarının, cinsler arası sınırlara aldırmayan kadınlarla hep sorunu olmuştur, bu sınır başka hiçbir yerde, savaş ve silah söz konusu olduğundaki kadar keskin değildir. Bununla birlikte, kadın savaşçılar -Amazonlar- hakkında Antik […]