Kategori: Polisiye

Osman Aysu – Güvercin Kayalıkları

LÜKS Lincoln koyu kırmızı renkte ve üstü açıktı. Caddeden kıvrılarak sert bir frenle benzin istasyonundaki araba kuyruğuna girdi. Yaptığı acı fren orada bulunanların dikkatini çekmişti. Bakışlar arabaya çevrildi. Pompa kuyruğunda bekleyen Tolga Yazıcı da fren sesi üzerine, dönerek arabaya baktı. Kırmızı spor Lincoln, araba kuyruğunun sonunda mücevher gibi ışıldıyordu. Parlak, harika bir arabaydı. Ön camı […]

Osman Aysu – Gölgede Kalan Sırlar

Uzun boylu adam gecenin derin ve ürkütücü karanlığında, ıslak otların üzerinde ilerledi. Yağmurun kesilişi çok zaman önceydi; ama soğuk ve rutubetli hava bahçedeki bakımsız, ıslak çimleri kurutmadığından, her adım atışında kalın botlarının çimleri ezmesinden ayaklarının her iki yanına sıçrayan sular gecenin sessizliğinde garip bir hışırtı yaratıyordu. Koyu karanlıkta adam olduğundan da iri ve devasa cüsseli […]

Osman Aysu – Elissa

Hepimiz hayatın beklenmedik tesadüflerle dolu olduğunu biliriz. Çoğumuz buna benzer olaylar yaşamıştır, ama önemli olan rastlantının hayatımızda doğuracağı sonuçları önceden tahmin edemiyor olmamızdır. Benimki de öyle oldu.. Onu ilk gördüğümde, ilerde ruhumda nasıl derin yaralar açacağı aklımın ucundan bile geçmemişti. İlk bakışta, her gün, her yerde sık sık karşılaştığımız sıradan insanlardan farkı yoktu; daha doğrusu […]

Osman Aysu – Doğum Günü 15 Aralık

İÇİMDEKİ karamsarlık belki de havadandı; üç günden beri durmaksızın yağan yağmur nedeniyle hafakanlar basıyordu ruhumu. Hızlı adımlarla yürüyordum sahil yolunda. Sırılsıklam ıslanmıştım, ama hiç umurumda değildi, saçlarım birbirine yapışmıştı, yağmur damlacıkları uzayan sakalımdan tanecikler halinde süzülüyordu, ince yağmurluğum su geçirmeye başlamış, giysilerim içimdeki atlete kadar ıslanmıştı. Karayelden, tam karşımdan esen sert rüzgâr içime işliyordu ve […]

Osman Aysu – Çöl Akrebi

Engin Mert duşun musluğunu kapatarak soğuk suyun bedeninde yarattığı ferahlığı iliklerine kadar hissetti. Duş, yorgunluğunu biraz olsun almıştı. Hemen hemen bütün geceyi sevişerek geçirmişti. Küvetten dışarıya çıkarken, sırım gibi adaleli vücudundan su damlacıkları süzülerek banyonun seramik kaplı zeminini ıslattı. Kü gelmişti. Kız kendini övdüğü kadar da vardı doğrusu; o gece uykuya daldıklarında şafak sökmek üzereydi. […]

Osman Aysu – Bir Beyaz Perde Masalı

BARDAN dışarı çıkınca hayretle başımı kaldırıp göğe baktım. Şakır şakır yağmur yağıyordu. Alkolün süngere çevirdiği beynimle düşünmeye çalıştım, yanılıyor muydum acaba, öğleden sonra dört sıralarında bara girdiğimde kupkuru, açık, güneşli bir hava vardı dışarıda. Oysa şimdi etraf zifiri karanlıktı ve sert esen poyrazla beraber gök delinmiş gibi sanki muhafaza ettiği tüm yağmur sularını başımdan aşağı […]

Osman Aysu – At Kuyruklu Adam

Adam ın alnı boncuk boncuk terlemi şti. Yüzündeki sakal en az.iki günlüktü. Terden sırılsıklam olmuş ellerini blucinine sürterek kuruladı. Uzun sarı saçlar ını at kuyru ğu yaparak omzuna salmıştı. Koyu renk camlı Ray-Ban’ini ç ıkardı ve yele ğinin üst cebine soktu. Yatakta uzanm ış k ıza ihtirasla baktı. Tavandan sarkan ç ıplak ampulün yeterince aydınlatamadığı […]

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski – Suç ve Ceza (M.E.B.)

Çocukluğu ve ailesi: Rus edebiyatının en büyük kişilerinden biri olan Fiyodor Mihayloviç Dostoyevski, 1821 yılı kasım ayının 11 inde Moskova’da, yoksullara mahsus bir hastanede dünyaya geldi. Küçük Dostoyevski’nin ilk izlenimleri, hastanenin sarı duvarlarıyla hastaların iniltileri oldu. Aynı müessesenin cerrahı olan babası, alkolik, sert ve sinirli bir adamdı. İşinde, ukalâ denecek kadar düzeni severdi. Ailesi kalabalık, […]

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski – Suç ve Ceza (İş Bankası)

Temmuz başlarında çok sıcak bir gün, akşama doğru, genç bir adam “S…” Sokağı’ndaki bir pansiyonda kiraladığı küçük odasından çıktı ve ağır, kararsız adımlarla “K…” Köprüsü’ne yöneldi. Ev sahibiyle merdivenlerde karşılaşmaktan kurtulmayı başarmıştı. Kiraladığı küçük oda, beş katlı yüksek bir evin çatı katındaydı ve odadan çok bir dolabı andırıyordu. Yemek ve öteki hizmetler de içinde olmak […]

Orhan Pamuk – Sessiz Ev

“Yemek hazır Büyükhanım,” dedim. “Masaya buyurun.” Bir şey demedi. Bastonuna dayanmış öyle dikiliyordu. Gittim, koluna girdim, getirip masaya oturttum. Yalnızca mırıldandı. Mutfağa indim, tepsisini alıp getirdim, önüne koydum. Baktı, ama yemeğe dokunmadı. Söylenerek boynunu uzatınca aklıma geldi. Peçetesini çıkardım, kocaman kulaklarının altına uzanarak bağladım. “Ne yaptın gene bu akşam?” dedi. “Neler uydurdun bakalım?” “İmambayıldı,” dedim. […]

Orhan Pamuk – Benim Adım Kırmızı

Şimdi bir ölüyüm ben, bir ceset, bir kuyunun dibinde. Son nefesimi vereli çok oldu, kalbim çoktan durdu, ama alçak katilim hariç kimse başıma gelenleri bilmiyor. O ise, iğrenç rezil, beni öldürdüğünden iyice emin olmak için nefesimi dinledi, nabzıma baktı, sonra böğrüme bir tekme attı, beni kuyuya taşıdı, kaldırıp aşağı bıraktı. Taşla önceden kırdığı kafatasım kuyuya […]

Onay Yılmaz – Ölüm Deltası – Delta Neyi Gizliyordu da Sırrına Yaklaşanlar Ölüyordu?

Güzel bir kasım sabahıydı. Doğancalı Salih, küçük sandalıyla Çernek Gölü’nde küçük sandalıyla balık avlıyordu. Deltadaki göllerde ve denizde tuttuğu balıkları köyde satarak geçimini sağlıyordu Salih. Balıkçılık babadan kalma bir meslekti. Gerçi deltada göçmen kuşlar projesi yüzünden kasım ayında balık avı yasaktı. Ancak Salih’in bu yasağa pek aldırdığı yoktu. Hiç kimse ve hiçbir proje, onun bu […]

Oliver Sacks – Karısını Şapka Sanan Adam

Somut zamanda “kayıp” olan bir insanın varlığını oturtabileceği, kendini var kılabileceği bir yer var mıdır? Varlığının farkında bile olmadan kullandığımız duyularımızın küçük bir kısmını kaybettiğimizde neler olabilir? Profesör Sacks’tan romantik tavırlı, geniş ve açık uçlu yaklaşımlarla örülmüş “ciddi” bir kitap. Sıradan her insan için “zihinsel” bir yolculuk, nöroloji ile ilgilenenler içinse kaçınılmaz kaynak. Pascal’ın dediği […]

Ngaio Marsh – Tiyatroda Cinayet

2 1 Piyes Başlarken 5 MAYIS günü Arthur Surbon, amcası Jacob Saint’i görmeye gitti. Arthur Surbon aktördü, Jacob Saint ise meşhur ve zengin bir tiyatro menajeri. Asıl soyadları başkaydı tabiî. Jacob Amca zengin olmaya başlayınca kendisine Saint ismini daha münasip görmüş, fakat yeğeni Arthur’un aynı adı almasına müsaade etmemişti. “Tiyatro âleminde bir Saint kâfi,” diye […]

Ngaio Marsh – Kanlı Eldiven

ALFRED BELT, çay suyunun kaynamasını bekliyordu. Gözleri duvar takvimine dalıp gitmişti: ÜsƩe LiƩle Coming Garajı’nın ilânı:«GÜLER YÜZ VE EN İYİ HİZMET GEO. COPPERİ.l»ânın altında çizmeli bir kedi resmi, en altta da mart ayının takvimi. Alfred yaprağı kopardı. Mart bitmişƟ. Elma dallarının arasından gülümseyen küçük bir kızın fotoğrafıyle nisan ortaya çıktı. Su kaynıyordu. Üzerinde Bay Pyke’ın […]

Ahmet Ümit – Sis ve Gece

Buraya nereden, nasıl geldim, bilmiyorum! Camları kalın bir toz tabakasıyla kaplanmış, pencere pervazları kararıp içten içe çürümüş, yaşlı duvarları koyu yeşil yosunlarla örtülmüş ve kanatlı demir kapısı sanki sonsuza kadar kapanmış gibi duran bu konağın önünde amaçsızca dolaşırken buldum kendimi! Bakımsız bir mezarlığı andıran bu büyük bahçede, görkemi ürkütücü bir kalıntıya dönüşmüş bu zavallı binanın […]