Gore Vidal – Golgota’dan Canlı Yayın

Başlangıçta karabasan vardı, bıçak Aziz Paul’un elindeydi, sünnetse bir Yahudi kavramıydı, kesinlikle benim değil. Ben Timoti’yim, Yahudi Eunice ile Yunan George’un oğlu. On beşimdeyim. Ailemin Lystra’daki evinin mutfağındayım. Tahta bir masa üzerine anadan doğma uzanmışım. Altın sarısı sümbül buklelerim, peygamber çiçeği mavisi, unutmabeni gözlerim var ve Küçük Asya’nın bizim tarafımızdaki en büyük çüküne sahibim. Karabasan […]

Johann Wolfgang von Goethe – Genç Werther’in Acıları

Goethe, 28 Ağustos 1999 günü 250 yaşında olurken, onun dünya çapındaki erken ününün ilk temel taşı olan “Genç Werther’in Acıları” romanının ilk basımının üzerinden de tam 225 yıl geçmiş bulunuyor. Goethe, romanını 1774 yılının ŞubatMayıs ayları arasında yazdı. Aynı yılın güzünde ilk kez yayımladı. Okurlar üzerinde beklenmedik yoğunlukta etki yaratan roman, kısa sürede birçok Avrupa […]

Glenn Meade – Son Tanık

Sevdiğini işte böyle bulursun. Adın David ve alelade bir çocuksun -21’inde pek çocuk denemez ama hâlâ masum- karşı cins karşısında mahcup ve sakarsın, erkekliğe giden yolu el yordamıyla buluyorsun. Frankfurt yakınındaki Amerikan üssünde yaşayan fırlama asker çocuklarından birisin, kızlardan, sinemadan ve beyzboldan hoşlanıyorsun. Bütün gençler gibi, annen ve babanla pek anlaşamıyorsun. Bu, babanla yumruklaşmaya varan […]

Glenn Meade – Sakkara’nın Kumları

Nisan ayıydı ve hamsin esiyordu, sokakları kumdan kırbaçlarla döven uğultulu bir çöl rüzgârı. Taksi morgun önünde durduğunda indim; elimde yaşlı bir adamın Nil kıyısına sürüklenen cesedi dışında delil yokken bu kadar aşağılık bir gecede beni buraya çeken şeyi hâlâ merak ediyordum. – Beklememi ister misiniz, efendim? Taksi şoförü sakallı ve bir ağız dolusu sararmış dişli […]

Glen Duncan – Son Kurtadam

“Bu resmi bir bilgi,” dedi Harley. “Berlinliyi iki gece önce öldürmüşler. Sen sonuncusun.” Kısa bir duraksamanın ardından ekledi: “Üzgünüm.” Bu konuşma dün akşam yaşandı. Earl’s Court mahallesindeki evinin üst katındaki kütüphanedeydik. Harley taş şömineyle koyu kırmızı kanepenin arasında, gergin bir şekilde dikiliyordu. Bense bir elimde bir bardak kırk beş yıllık Macallan viski, diğerindeyse filtreli Camel […]

Giovanni Scognamillo – İstanbul Gizemleri

Yüzyıllardan beri İstanbul hakkında pek çok şey yazıldı. İstanbul’lu olan ve olmayanlar yazdı, İstanbul’u bilen ve bilmeyenler, İstanbul’u yaşayan ve yaşamayanlar, içinde bulunanlar ve gelip geçenler yazdı. İstanbul’u Batılılar ve Doğulular yazdı, tüm değişik adları ile, heyecanla, merak, ilgi ve sevgi ile, şaşırarak, bazen bozularak İstanbul yazıldı, yazılıyor ve hiç durmaksızın yazılacak, anlatılacak ve araştırılacaktır, […]

Giovanni Ricci – Türk Saplantısı

Batı Avrupa kültürü içinde “Türkler,” birkaç yüzyıl boyunca bütün toplum katmanlarında başlıca tutku, yazı ve sohbet konularından biri olmuşlardır. Ne var ki, terimler üzerinde anlaşmak gerekir; çünkü eskiden “Türkler” sözünün bugünkünden daha geniş bir anlamı vardı. Bu söz sadece dar anlamıyla sultanın tebaasını değil, neredeyse bütün Müslümanları kapsıyordu. O kadar ki, çeşitli Avrupa dillerinde “Türkleşmek” […]

Giovanni Guaresci – Patates Şovalyeleri

Delfino, 1885 yılının 14 Mayıs günü, sabahın dokuzunda Nevaslippe Limanında demir alıyor, enginlere açılıyordu. Yarım saat sonra Filimario Duble kamarasının kapısının küt küt vurulduğunu duydu, hiç de gayri tabii olmadığı halde bu olay, içini bir hoş etti. Aslında Filimario, epeydir kapısının vurulacağı ânı bekliyordu, daha doğrusu biz, Filimario Duble’nin, altmış dakikadır bayan Clotilde Troll’ün gelmesini […]

Giovanni Arpino – Kadın Kokusu

Pencerede yaldızlı kocaman bir sinek vızıldayıp duruyordu, duvarlarda yeni boya kokusu vardı. Sinek ani bir dönüşle, yarı açık pencereden gelmekte olan havaya doğru yöneldi ve aralıktan çıkarak gözden kayboldu. Dışarı çıkarken onu izledim. Aşağıdaki avlu bitmekte olan Ağustos günlerinin güneşi altında ıssızdı. Uzakta mat gökyüzünde kaybolan, nehir boyunca uzanan tepelerin yorgun yeşili görünüyordu. Kapıyı çalmadan […]

Gerard Klein – Uzayda Satranç

JERG ALGAN otuz iki yaşındaydı. Ömrünün büyük kısmı hemen hemen her yerini gezip dolaştığı Dünya’da geçmişti. Bütün kıtaları geçen yüzyıldan kalma eskimiş uçaklarla dolaşmış, Avustralya’nın kumsallarında güneş banyosu yapmış ve çöl platosu okyanusa gömülmeden önce de Afrika’nın son aslanlarını avlamıştı. Küçümsenecek başarılar değildi bunlar. Dünyayı hiçbir zaman terk etmemişti. Stratosfere de yolculuklar yapmıştı. Bu yolculuklarından […]

Gerard De Villiers – Sas #94 – Brunei Macerası

Peggy Mei-Ling kendinden emin bir hareketle sağ gözünün makyajını da tamamladı. Açık renk teni, oval yüz şekli ile bir Çinli’den çok bir Avrupalı’ya benziyordu. Anne tarafından ailesinin kökü Mançurya’ya uzanıyordu. Bu nedenle çok uzun bir boya sahipti. Kısa ve kıvırcık saçlarının aynı kökenden gelen hemcinslerinin sert ve siyah saçlarıyla bir ilgisi yoktu. Peggy Mei-Ling makyajını […]

Gerard De Villiers – Sas #78 – Boris Gelb İle Randevu

Kâffe Kalinka’nın kapısının açılırken çıkardığı sesi duyan Valeri Leonid Oganyan midesinin kasıldığını hissetti. Kaşığını bırakmadan kafasını kaldırdığında ak saçlı bir İsveçli’yi farkedince Rus’un sinirleri yatışıverdi. Çorbasından bir kaşık alır almaz yüzünü ekşitti. Bu bir Bortch değil, şeker pancarından yapılma iğrenç bir çorbaydı. Rezalet bir şey bu! Dedi. Düşüncelerim böyle zararsız bir konuda yoğunlaştırmak onu rahatlatmıştı. […]

Gerard De Villiers – Sas #63 – Abudabi Serüveni

Gömüldüğü koltukta Pepsi Kolasını yudumlamakta olan Arap, asansörden çıkanları görünce az daha elindeki şişeyi yutacaktı. Hotel Meridien’in holünde ilerleyen iki dilberin yüksek ökçeli ayakkabıları mermer zeminde tok sesler çıkarıyordu. Abu Dabili Arap Tanrının bu çifte mucizesini daha iyi görebilmek için yerinde doğruldu. Kadınlardan biri esmerdi. Topuz yaptığı saçlarına altın işlemeli fildişi taraklar takmıştı, iri gözlerinde […]

Gerard De Villiers – Sas #57 – Endonezya Şeytanı

Özgürlük Meydanı‘nın tam ortasında bir deli durmuş, meydanı süsleyen ve Endonezya’nın bağımsızlığını simgeleyen som altından yapılma aleve ana avrat küfrediyordu. Malko temkinli davranarak kaldırımın kuytu bir köşesine çekildi. CIAnin burayı buluşma yeri seçmesi, tam bir çılgınlık örneğiydi. İlerde, ışıklar içinde göğe yükselen İnter-Endonezya Oteli fark ediliyordu. Malko o otele yerleşmişti. Bulunduğu meydan ise, ortasındaki bağımsızlık […]

Gerard De Villiers – Sas #53 – Ayetullah’ın Dulu

Şarnilar Hasani yüksek bir bar taburesinin üzerine oturmuş sıkıntılı gözlerle çevresini inceliyordu. New York’un en çılgın diskoteği Arena’da yılın en çılgın gecelerinden biri yaşanıyordu. “Egzotik Gece” adı altında düzenlenen parti oldukça kalabalıktı. Üç bin metrekarelik bir hangarın diskoteğe çevrilmesi ve buna eklenen özel odalardan oluşan Arena, sadece ünlü ve zenginlerin girebildiği özel bir kulüp niteliği […]

Gerard De Villiers – Sas #46 – Caracas Girdabı

Senyor Orlando Leal Gomez, mavi Lincoln Continental arabasının kapısını kapayıp kaldırımı geçti ve Scotch Club’ün mat camlarında kendine bakmak için durdu. Bu Noel akşamı gurur verici bir şıklığı vardı. Kan kırmızısı smokin ceketiyle çizgili pantolonu mükemmel bir uyum sağlıyordu. Hele mavi siyah renkli timsah derisi ayakkabıları öyle güzeldi ki! Bu nefis ayakkabıya 300 bolivar saymıştı. […]