Yüzyıllardan beri İstanbul hakkında pek çok şey yazıldı. İstanbul’lu olan ve olmayanlar yazdı, İstanbul’u bilen ve bilmeyenler, İstanbul’u yaşayan ve yaşamayanlar, içinde bulunanlar ve gelip geçenler yazdı. İstanbul’u Batılılar ve Doğulular yazdı, tüm değişik adları ile, heyecanla, merak, ilgi ve sevgi ile, şaşırarak, bazen bozularak İstanbul yazıldı, yazılıyor ve hiç durmaksızın yazılacak, anlatılacak ve araştırılacaktır, […]
Giovanni Ricci – Türk Saplantısı
Batı Avrupa kültürü içinde “Türkler,” birkaç yüzyıl boyunca bütün toplum katmanlarında başlıca tutku, yazı ve sohbet konularından biri olmuşlardır. Ne var ki, terimler üzerinde anlaşmak gerekir; çünkü eskiden “Türkler” sözünün bugünkünden daha geniş bir anlamı vardı. Bu söz sadece dar anlamıyla sultanın tebaasını değil, neredeyse bütün Müslümanları kapsıyordu. O kadar ki, çeşitli Avrupa dillerinde “Türkleşmek” […]
Giovanni Guaresci – Patates Şovalyeleri
Delfino, 1885 yılının 14 Mayıs günü, sabahın dokuzunda Nevaslippe Limanında demir alıyor, enginlere açılıyordu. Yarım saat sonra Filimario Duble kamarasının kapısının küt küt vurulduğunu duydu, hiç de gayri tabii olmadığı halde bu olay, içini bir hoş etti. Aslında Filimario, epeydir kapısının vurulacağı ânı bekliyordu, daha doğrusu biz, Filimario Duble’nin, altmış dakikadır bayan Clotilde Troll’ün gelmesini […]
Giovanni Arpino – Kadın Kokusu
Pencerede yaldızlı kocaman bir sinek vızıldayıp duruyordu, duvarlarda yeni boya kokusu vardı. Sinek ani bir dönüşle, yarı açık pencereden gelmekte olan havaya doğru yöneldi ve aralıktan çıkarak gözden kayboldu. Dışarı çıkarken onu izledim. Aşağıdaki avlu bitmekte olan Ağustos günlerinin güneşi altında ıssızdı. Uzakta mat gökyüzünde kaybolan, nehir boyunca uzanan tepelerin yorgun yeşili görünüyordu. Kapıyı çalmadan […]
Gerard Klein – Uzayda Satranç
JERG ALGAN otuz iki yaşındaydı. Ömrünün büyük kısmı hemen hemen her yerini gezip dolaştığı Dünya’da geçmişti. Bütün kıtaları geçen yüzyıldan kalma eskimiş uçaklarla dolaşmış, Avustralya’nın kumsallarında güneş banyosu yapmış ve çöl platosu okyanusa gömülmeden önce de Afrika’nın son aslanlarını avlamıştı. Küçümsenecek başarılar değildi bunlar. Dünyayı hiçbir zaman terk etmemişti. Stratosfere de yolculuklar yapmıştı. Bu yolculuklarından […]
Gerard De Villiers – Sas #94 – Brunei Macerası
Peggy Mei-Ling kendinden emin bir hareketle sağ gözünün makyajını da tamamladı. Açık renk teni, oval yüz şekli ile bir Çinli’den çok bir Avrupalı’ya benziyordu. Anne tarafından ailesinin kökü Mançurya’ya uzanıyordu. Bu nedenle çok uzun bir boya sahipti. Kısa ve kıvırcık saçlarının aynı kökenden gelen hemcinslerinin sert ve siyah saçlarıyla bir ilgisi yoktu. Peggy Mei-Ling makyajını […]
Gerard De Villiers – Sas #78 – Boris Gelb İle Randevu
Kâffe Kalinka’nın kapısının açılırken çıkardığı sesi duyan Valeri Leonid Oganyan midesinin kasıldığını hissetti. Kaşığını bırakmadan kafasını kaldırdığında ak saçlı bir İsveçli’yi farkedince Rus’un sinirleri yatışıverdi. Çorbasından bir kaşık alır almaz yüzünü ekşitti. Bu bir Bortch değil, şeker pancarından yapılma iğrenç bir çorbaydı. Rezalet bir şey bu! Dedi. Düşüncelerim böyle zararsız bir konuda yoğunlaştırmak onu rahatlatmıştı. […]
Gerard De Villiers – Sas #63 – Abudabi Serüveni
Gömüldüğü koltukta Pepsi Kolasını yudumlamakta olan Arap, asansörden çıkanları görünce az daha elindeki şişeyi yutacaktı. Hotel Meridien’in holünde ilerleyen iki dilberin yüksek ökçeli ayakkabıları mermer zeminde tok sesler çıkarıyordu. Abu Dabili Arap Tanrının bu çifte mucizesini daha iyi görebilmek için yerinde doğruldu. Kadınlardan biri esmerdi. Topuz yaptığı saçlarına altın işlemeli fildişi taraklar takmıştı, iri gözlerinde […]
Gerard De Villiers – Sas #57 – Endonezya Şeytanı
Özgürlük Meydanı‘nın tam ortasında bir deli durmuş, meydanı süsleyen ve Endonezya’nın bağımsızlığını simgeleyen som altından yapılma aleve ana avrat küfrediyordu. Malko temkinli davranarak kaldırımın kuytu bir köşesine çekildi. CIAnin burayı buluşma yeri seçmesi, tam bir çılgınlık örneğiydi. İlerde, ışıklar içinde göğe yükselen İnter-Endonezya Oteli fark ediliyordu. Malko o otele yerleşmişti. Bulunduğu meydan ise, ortasındaki bağımsızlık […]
Gerard De Villiers – Sas #53 – Ayetullah’ın Dulu
Şarnilar Hasani yüksek bir bar taburesinin üzerine oturmuş sıkıntılı gözlerle çevresini inceliyordu. New York’un en çılgın diskoteği Arena’da yılın en çılgın gecelerinden biri yaşanıyordu. “Egzotik Gece” adı altında düzenlenen parti oldukça kalabalıktı. Üç bin metrekarelik bir hangarın diskoteğe çevrilmesi ve buna eklenen özel odalardan oluşan Arena, sadece ünlü ve zenginlerin girebildiği özel bir kulüp niteliği […]
Gerard De Villiers – Sas #46 – Caracas Girdabı
Senyor Orlando Leal Gomez, mavi Lincoln Continental arabasının kapısını kapayıp kaldırımı geçti ve Scotch Club’ün mat camlarında kendine bakmak için durdu. Bu Noel akşamı gurur verici bir şıklığı vardı. Kan kırmızısı smokin ceketiyle çizgili pantolonu mükemmel bir uyum sağlıyordu. Hele mavi siyah renkli timsah derisi ayakkabıları öyle güzeldi ki! Bu nefis ayakkabıya 300 bolivar saymıştı. […]
Gerard De Villiers – Sas #34 – Abd’ye Ambargo
Prens Malko Linge, Kont von Ponickau’ nun uzattığı turuncu renkli kiremiti oluğun kenarındaki boşluğa yerleştirdi. İşçiler bir hafta boyunca soluk almaksızın çalışmışlar, ama Prens Malko Linge’in konukları kiremit aktarıcılığı oynayarak eğlenebilsinler diye iki metrekarelik bir alanı boş bırakmışlardı. Gökyüzünde tek bir bulut görünmemesine rağmen kuru bir soğuk vardı. Prenses von Bols çatı katına tırmanırken elbisesini […]
Gerard De Villiers – Sas #27 – Balbek Fedaileri
John Guillermin Paris Caddesi’ndeki bir su birikintisinden atlamak istedi. Ama ayağı kaydı ve yeşil parkasına sarınmış tombul bir deniz piyade erinin alaylı bakışları altında düştü. Deniz piyade eri, geçici olarak Amerikan Elçiliği’nin bazı bölümlerinin bulunduğu eski taş binayı korumak için caddenin tam ortasındaki kum torbalarının önünde mevzilenmiş, çiklet çiğniyordu. Eskiden, her şeyin güllük gülistanlık olduğu […]
Gerard De Villiers – Sas #9 – Bulgar Çıkmazı
Osman Galata, parmaklarının arasındaki Montecristo’dan derin bir nefes çekerek gözlerini Kontes Hildegard von Brisbach’ın uzun, yumuşak, siyah deri çizmelerinin sımsıkı sardığı bacaklarına ve lasteks pantolonun hatlarını ortaya koyduğu kalçalarına dikti. Genç kadın elindeki panter kürklü mantoyu umursamaz bir tavırla koltuğa fırlatıp gri gözlerini Türke çevirdi. Ne var yine? Türk çıplak kıllı göğsünü kaşıdı. Gözlerinde insani […]
Gerard De Villiers – Sas #2 – Umman’daki Rehine Ev
William Schackley gözünü tavanda hareketsiz duran vantilatörün pervanelerine dikmişti. 168 günden beri tutuklu bulunduğu 8 metrelik odadaki tek lüks eşya bu vantilatördü. Bulunduğu yer Beyrut’un boşaltılmış güney banliyösünde, büyük bir binanın yeraltındaki garajına açılan bir odaydı. Kaçınlışı tekrar gözünün önüne geldi. Her zamanki gibi sabah 7.30’da bürosuna gitmek için evinden çıkmıştı. Bir Mercedes ve beyaz […]
Gerard de Villiers – Sas #1 – İsveç Operasyonu
Lee Edward Updike gözlerini kırpıştırarak açtı. Perdelerden sızan güneş ışığı onu uyandırmıştı. Stockholm’ün en lüks oteli olan Grand Hotel’in pencerelerinde güneşe karşı korunmak için ne panjur ne de başka bir şey vardı. Odanın içi o kadar sıcaktı ki kalın yatak örtüsünü uykusunda üzerinden atmıştı. Leslie, yatağın öbür ucunda yüzükoyun uyuyordu. Sarı saçları yastığa yayılmış, yüzü […]