Uğur Mumcu – 12 Eylul Adaleti

İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, 21 Mayıs 1960; 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 dönemlerinde avukat olarak görev yaptı. 12 Eylül döneminde DİSK davasının avukatlığını yaparken Barış Derneği soruşturması nedeniyle tutuklandı; uzun süre askeri ve sivil cezaevlerinde kaldı. Orhan Apaydın, cezaevindeyken ölümcül bir hastalığın pençesine düşmüştü. Ağabeyi Burhan Apaydın, bir gün bana telefon ederek, […]

Ufuk Uras – İdeolojilerin Sonu mu

“, .. nasıl oluyor da insanlar sahip olduklanndan daha fazlasım hak etmediklerine inandı.rılabiliyor ve birilerinin başkalannın emegi azerinde tasarruf yetkisi olabilecegi düşüncesini onaylayabiliyorlar? ‘Erken yat, erken kalk’ Jdeolojisiyle yaşamlarını programlayıp, özgürce davrandıklarını düşünüp, hep kendilerinden beklendigi gibi yaşıyorlar? Gelecek ütopyalannın bile parsellenip parsellenip satıldıgı bir dünya pazarının müşterisi olabiliyorlar. Kısacası pembe rüyalar piyasası nasıl kuruluyor? […]

Tülay Yenilmez – LHC Deneyi

Parçacık fiziği, ışıma ve maddenin temel parçacıkları üzerine çalışan fiziğin bir dalıdır ve onların aralarındaki etkileşimleri de incelemektedir. Yüksek enerji fiziği olarak da denilmektedir, çünkü birçok temel parçacık doğada normal koşullarda oluşmaz ama oluşturulması veya gözlenmesi için geçen süre zarfında diğer parçacıklarla enerjik çarpışmaları gerekir, parçacık hızlandırıcılarında. Araştırmalar sonucunda parçacıkların listesi uzuncadır. Atom altı parçacıklar […]

Turgut Uyar – Dünyanın En Güzel Arabistanı

Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk. Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vak.itten kurtaracak Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan kaybolduk Gladyatörlerden ve […]

Turgut Cansever – Kubbeyi Yere Koymamak

Şüphesiz Türkiye’deki düşünce ortamı her şeye rağmen belli bir olgunluğa doğru seyrediyor, dış dünya ile etkileşim arttıkça ortaya daha yetkin ve dişe dokunur ürünler çıkıyor ve çıkmaya da devam edecek gibi görünüyor. Ama atlanılan bir nokta var burada: Ortaya çıkan ürünlerin çok büyük bir kısmı ya reddiye yahut şerh, çoğucası da tercüme. Bu nedenle anormal […]

Turan Dursun – Kulleteyn

Kulleteyn, 1 2 yaşım a deği n ola n yaşamımı n İsterseniz “roman ” demeyin ; Kimi d e olduğu, adayları, okuna n gerçek . Kahraman ı ola n gerçekteki kesitinden alınm a gerçekle r hepsi . şeye ışı k tutaca k “Türko”, bende n başkas ı değil . Kiş i v e ye r […]

Turan Dursun – İlhan Arsel’e Mektuplar

Beni sonsuz sevindiren, alabildiğine sıcak, sevgi, insanlık, dostluk ‘içeren ve akıl yolunda dayanışmaya da yönelik mektubunuzu aldım; coşkuyla okudum; çok duygulandım. Uzun yıllardır sizinle göriişemeyişimizi kendim için yazıklann yazığı sayanm. Herkesten çok daha iyi bilirsiniz ki, ülkemiz, çaplı insanlar yönünden çok zengin değildir Bugün ve geleceğin insanları için sözü, mesajı olan, ortaya koyduklan ve çabalarıyla […]

Turan Dursun – Din Bu 1

Yıllarca önce bir gün, Fakülte’deki odamda çalışırken hiç istemediğim bir anda telefon çaldı. Hazırlamakta olduğum “Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları: Din Adamları” adlı kitabımın “Giriş” ve “Önsöz” kısımlarını kafamda şekillendirmek üzere bulunduğum için, zihnim karışır ve fikir silsilesini kaybederim endişesiyle, o an telefona cevap vermek istemedim. Önümdeki kaynak’tan, Atatürk’ün din adamlanyle ilgili şu sözlerini metne geçirmeğe devam […]

Tülin Bumin – Tartışılan Modernlik, Descartes ve Spinoza

Hegel, Felsefe Tarihi Dersleri’nde tinin Modern Çağlar’daki serüvenini anlatırken Descartes’tan uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra varılan bir ada gibi söz eder: “Burada diyebiliriz ki, artık evimizdeyiz ve fırtınalı bir denizde uzun bir yolculuktan sonra bir denizcinin yapması gerektiği gibi, görünen sahili selamlamalıyız; Descartes ile modern çağların kültürü, modern felsefe düşüncesi bugüne bizi getiren uzun […]

Tui T. Sutherland – Ateşten Kanatlar IV – Karanlık Sır

Buz ejderleri hiç hesapta yokken birden ortaya çıkmıştı. Sessiz bir gece olmalıydı; krallıkların dağlarla ayrıldığı sınırda GökKanatlar ve ÇamurKanatlar dışında kimse olmamalıydı. On altı gün önce Crane’i kaybettikleri çatışmadan bu yana her yer oldukça sakindi. Reed bu çatışmayı düşünürken içinde büyük bir boşluk oluştuğunu hissediyordu. Bazen gözlerini kapatıp bu boşluğa düşmek ve oradan bir daha […]

Tui T. Sutherland – Ateşten Kanatlar III – Gizli Krallık

Beş ejder yine dövüşüyordu. Genç ejderler kayalıklarda zıplarken güneş yeşil, kırmızı ve altın sarısı pullarına vuruyor, pençelerini ve dişlerini parlatıyordu. Beş çatallı fil öfkeyle tısladı. Kıyıya vuran dalgalar, ejderlerin çığlıklarını bastırmamak için sönük bir ses çıkarıyor gibiydi. Utanç verici bir durumdu ama yapacak bir şey yoktu. Nautilus endişeli bir şekilde yanındaki kocaman, siyah ejdere baktı. […]

Tui T. Sutherland – Ateşten Kanatlar II – Kayıp Varis

Webs, ölen ejderlerin çığlıklarını suyun altından işitemiyordu. Suyun altında, savaş yıldızlar kadar uzaktaydı. Ateş ona zarar veremiyor, Barış Pençeleri onu incitemiyordu. Pençelerindeki kan suya karışıp yok olmuştu. Suyun altında güvendeydi. Ve bir o kadar da ödlek. Yine de sadık olmak, cesur ve ölü olmaktan iyiydi. Webs irkilerek uyandı. Bir kedibalığı boş gözlerle ona bakıyordu. Bıyıkları […]

Tui T. Sutherland – Ateşten Kanatlar I – Ejderin Kehaneti

Bir ejder fırtınada saklanmaya çalışıyordu. Siyah bulutların arasında şimşekler çakıyordu. Hvitur, kırılmaya müsait paketini, uçarken daha sıkıca kavramıştı. Eğer dağlara ulaşabilirse güvende olacaktı. Gök ejderleri sarayından görünmeden kaçmıştı. Ve gizli mağara çok yakındı. Ancak obsidiyen taşı kadar kara gözler onu aşağıdan takip etmeye başlamışlardı bile. Dağın eşiğindeki ejderin, çöldeki ufuk çizgisi gibi parlayan, soluk altın […]

Truman Capote – Cimen Turkusu

Çimen türküsü sözünü ilk önce ne zaman duymuştum? Gidip ağaçta oturduğumuz güzden önce olacak; birkaç güz önce deriz söz gelişi; çimen türküsü adını Dolly takmıştı, zaten böyle bir ad başka kimin aklına gelirdi? Kasabadan çıkarken, kilise yolunu tutarsanız çok kalmaz bembeyaz yamaçlar üzerinde çiçeklerin sert renkleriyle alacalı bir tepecikten geçersiniz: Baptist mezarlığıdır orası. Soyum sopum, […]

Truman Capote – Bukalemunlar Icin Muzik

Yaşamım -en azından bir sanatçı olarak- tıpkı bir vücut ısısı gibi kaydedilebilir: yükselme ve düşüşler, son derece kesin evreler. Yazmaya sekiz yaşındayken, ansızın, herhangi bir örnekten esinlenmeden başladım. Yazan biriyle tanışmamıştım hiç; aslında, tanıdıklarım arasında okuyan da azdı. Beni ilgilendiren dört şey vardı: kitap okumak, sinemaya gitmek, step dansı ve resim yapmak. Sonra bir gün […]

Truman Capote – Başka Sesler, Başka Odalar

Noon City’ye gitmek isteyen bir yolcu bulabildiği en iyi aracı kaçırmamalıdır çünkü o yöne ne otobüs ne de tren vardır, ama Chuberry Turpentine Şirketi’nin bir kamyonu haftada altı gün postayı ve gerekli şeyleri almak üzere komşu kasaba, Paradise Chapel’a gider: Ancak kırk yılda bir, bir Noon City yolcusu bir kamyonun sürücüsü Sam Radclif i yakalarsa […]