Sait Aytemur – Hikaye Oksijendir

En eski örnekleri 42.000 yıl öncesine uzanan mağara resimleri var. Avustralya, İspanya, Fransa’da paleolitik dönemden kalmış pek çok örnek bulunuyor. Bu resimlerden birinin önünde duralım ve bakalım. Ne görüyoruz? Sol tarafta avcılar, sağ tarafta file benzeyen vahşi hayvanlar hikaye edilmiş bu resimde. Bir tarafta avcı, diğer tarafta av var. Bir resimli roman ya da film […]

Leopold von Sacher-Masoch – Kürklü Venüs

Lütufkâr birisi ile beraberdim. Karşımda, rönesans usülü şöminenin yanında Venüs oturuyordu. Lâkin, Matmazel Kleopatra benzeri, düşman cinse karşı bu isim altında savaşan bir yeraltı dünyası kadını değil, gerçek bir aşk tanrıçasıydı. Koltukta oturuyordu. Kızıl alevlere bürünmüş yansımasının ak gözlü solgun çehresini ve, zaman zaman ısıtmak için uzattığı, ayaklarını yalayan, çıtırdayarak yanan ateşi körüklemişti. Odžlü taş […]

Leo Huberman – Sosyalizmin Alfabesi

AMERİKALILARIN çoğunun sosyalizm konusunda bildikleri tek şey, ondan hoşlanmadıklarıdır. Bunlar sosyalizmin, ya uygulanamaz olduğu için gülünç ya da şeytan işi olduğu için korkulacak bir şey olduğuna inandırılmışlardır. Bu durum, kaygı vericidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, şu günlerde, çok yaygın olan bu derece önemli bir konuyu, pek üstünkörü ve taraf tutucu görüşlere dayanarak, görmezlikten gelmek ya da […]

Leigh Brackett – Uzayda İsyan

Ilık bir Haziran gecesi Times Square. Göze yabancı gelmeyen ışıklar, kalabalık, tiyatrolar, dükkânlar, Lindty’ye girmek üzere bekleyen turist kuyruğu. Trehearne, yüksek irtifa uçuşu hakkında yeni bir kitap alımak üzere teknik kitaplar satan bir kitapçıya girmişti. Bir masanın arkasında oturan Kerrel’in yüzüne bakmıştı ve bu bakış, sonucun başlangıcı olmuştu. Bu bakış, Trehearne’den başka kimse için herhangi […]

Leigh Brackett – Uzayda Büyük Sıçrayış

Dünyalar arasında, Güneş Sisteminin bir ucundan diğer ucuna, tarihi titreten bir haber dolaşıyordu. Birisi Büyük Sıçrayışı yapmıştı. Birisi geri dönmüştü. Binlerce hava limanlarındaki barlarda uzay adamları konuşuyorlardı. Sayısız şehirlerin caddelerinde halk konuşuyordu. «Birisi Büyük Sıçrayışı başarmış, birisi geri dönmüş. Şu son grup… Ballantyne’in takımı. Söylediklerine göre…» Birbirine zıt, garip, mümkün olmayan, üzücü şeyler söyleniyordu. Fakat […]

Leander Kahney – Nasıl Steve Jobs Olunur

“Apple muhteşem varlıklara sahip ama biraz dikkat edilmezse şirket, eee, şirket, eee, – doğru sözcüğü bulmaya çalışıyorum– eee, şirket çökebilir.” —Steve Jobs, geçici CEO olarak Apple şirketine dönüşü üzerine, Time, 18 Ağustos 1997 Steve Jobs ürünlerin içine konduğu mukavva kutulara neredeyse ürünler kadar kafa yorar. Bu, zevk ya da zarafet nedenlerinden ötürü değildir –bunlar da […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #4 – Clea

O yıl portakallar her zamankinden daha boldu. Parlak, yeşil yapraklı kameriyelerin içinde fener gibi parlıyor, yukarıdaki güneşli korunun arasından göz kırpıyorlardı. Sanki bu küçük adadan ayrılışımızı kutlamak istemişlerdi – çünkü çoktandır Nessim’den beklenen haber sonunda geldi. Yeraltı dünyasına bir çağrı gibi. Benim için, sürekli olarak, düşle gerçeklik arasında gidip gelmiş, salt adının uyandırdığı şiirsel imgeler […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #3 – Mountolive

Geleceği son derece parlak küçük bir görevli olarak Arapça’sını ilerletmek üzere bir yıllığına Mısır’a gönderilmişti; orada ilk diplomatik görevine atanmayı beklerken kendisini bir tür yazıcı sıfatıyla Yüksek Komisyon’da çalışırken buldu; ama ilerideki görevinin tam anlamıyla ayırdında, sanki elçiliğin genç bir sekreteriymiş gibi davranıyordu. Ancak şu sıralar sakıngan durmak her zamankinden daha zordu, çünkü balık avı […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #2 – Balthazar

Doğa görünümü renkleri: Kahverengiden tunç rengine, inişli çıkışlı kent silueti, alçak bulutlar, bulanık istiridye, menekşe rengi yansımalı inci rengi toprak. Çölün aslan rengi tozu: Eski zaman gölünün üstündeki gün batınımda çinko ve bakır rengine dönüşen peygamber mezarları. Denizin karada bıraktığı izler gibi, havanın bıraktığı izlere benzeyen kocaman kum fayları; top-madeni renginde, ıslak, titrek, erik-karası bir […]

Lawrence Durrell – İskenderiye Dörtlüsü #1 – Justine

Deniz bugün yine kabardı; coşturucu bir rüzgâr. Kış ortasında ilkbahar belirtileri görülüyor. Öğleye değin sıcak, soyulmuş inci benzeri bir gökyüzü, köşe bucak gizlenmiş cırcırböcekleri, şimdi de büyük düzlüklerin içini deşen, yağmalayan bir rüzgâr… Yanımda birkaç kitap ve çocukla bu adaya sığındım — Melissa’nın çocuğu. «Sığınmak» sözcüğünü neden kullandım bilmiyorum. Buralılar, yarı şaka yarı ciddi, böylesine […]

Lawrence Block – Polisiye Roman Okuyan Hırsız

“Fena bir Baskın değil” dedi. “Doğru dürüst bir de Ateş yoktur sanırım.” İtalikleri duymamıştım. Bunlar sesli vurgulama değil, kitap adlarıydı ya da daha doğrusu kitap adlarının kısaltılmışı. Ateş’in ‘A’sı ve ‘Baskın’ın B’ siydi söz konusu kitaplar ve sonuncusunun bir nüshasını tezgâhın üstüne bırakmıştı ki, bunun bana bir ipucu vermesi gerekirdi. Ama vermedi ve italikleri de […]

Lawrence Block – Herkes Ölür

(Arka kapak) Bir silah patlaması duyuldu. Mick’in üstüme yüklenmesiyle arkaüstü düşmüş, akımdaki sandalyeyi paramparça etmiştim. Ben tahta kırıklarının üstünde, Mick de benim üstümde yatıyordu. Elinde bir silah vardı ve kapı eşiğinden gelen otomatik silah ateşine karşılık olarak ateşleyip duruyordu. Kafamın üstünden uçan bir şey görür gibi oldum. Büyük bir gürültü oldu, dalgalar halinde şok titreşimleri […]

Lawrence Block – Bir Dizi Ölü Adam

Yaşlı adam ayağa kalkarak kaşığını su bardağının alt kısmına vurduğu sırada saat dokuz civarında olmalıydı. Adamın çevresindeki konuşmalar dindi. Tam bir sessizlik olana kadar bekledi, sonra gözlerini odada dolaştırmak için uzun bir dakika daha bekledi. Vurduğu bardaktan küçük bir yudum su içti, bardağı önündeki masaya koydu ve avuç içleri masanın üzerinde olacak biçimde ellerini bardağın […]

Lawrence Block – Babaların Günahları – Bi̇r Matthew Scudder Poli̇si̇yesi̇

Yaklaşık benim boyumda ama biraz daha toplu, iri bir adamdı. Kemerli ve çıkık kaşları hâlâ siyahtı. Arkaya taranmış çelik grisi saçları, iri kafasına bir aslan yelesi görünümü veriyordu. Gözlük kullanıyordu ama onu aramızdaki meşeden masanın üzerine koymuştu. Koyu kahverengi g “Senin için yapabileceğim bir şey olduğundan emin değilim. Kızın öldü. Bunu değiştiremem. Onu öldüren genç, […]

Laurence J. Peter & Raymond Hull – Peter İlkesi

Peter İlkesi’ni bir yaz tatili arifesinde aldım. Daha yarısına gelmeden kendi kendime işte hiçbir zaman eskimeyecek bir kitap! Diye düşündüm, bitirir bitirmez de hem içeriğini, hem de yazarın ilginç üslubunu Türk okuyucusu ile paylaşmaya karar verdim. Çünkü hepimizin her gün karşılaştığı olaylara, durumlara bir filozof gözüyle bakıp, onları bir mizahçı üslubuyla açıklayan kitaba hayran olmuştum! […]

Latife Tekin – Sevgili Arsız Ölüm

Huvat Aktaş’ın bir gündüz bir gece süren yolculuğu, bir öğle vakti Alacüvek Köyü ağılının başında son buldu. Bu kez masmavi bir otobüsle çıkagelmişti köye. Otobüs yol boyunca epeyce toz yutmuştu ama yine de güneşin kızgın ışıkları altında ayna gibi parlıyordu. Köylüler, hayatlarında ilk kez gördükleri bu garip şey karşısında ilkin dehşetle irkildiler. Bu şaşkınlık anında […]