Etiket: Wilbur Smith

Wilbur Smith – Hukmedenler

Sis okyanusun yüzünü kaplamış, her türlü rengi ve sesi dilsizleştiriyordu. Sabah rüzgârının getirdiği ilk dalga kıyıya doğru ilerlerken sular kıvrıldı, hışırdadı. Trol gemisi kıyının üç mil açığında, sisin altında, akıntı hattının hemen kenarında durmaktaydı. Okyanus derinliklerinin plankton dolu suları kabarınca, sığ yerin koyu yeşil sularıyla tam bu çizgi üzerinde buluşuyordu. Lothar De La Rey dümenin […]

Wilbur Smith – Guneskusu

Işın demeti, karanlık projeksiyon odasında, sessizce perdeye yansıdığı an, sanki patlayıverdi ve ben, onu tanımadım, evet, çıkartamadım! Görüntü karmaşıktı, buğuluydu ve ilk bakışta benim için hiçbir anlam taşımıyordu, çünkü ben, küçük bir şey göreceğimi sanmıştım; ne bileyim, belki bir kafatası, bir çömlek, ya da ufak, altın bir süs eşyası, işte onun gibi bir şey… Herhalde […]

Wilbur Smith – Gunesin Zaferi

Rebecca camsız pencerenin denizliğine dirseklerini dayayıp aşağı sarktı ve çöl sıcağı buhar kazanına kafasını sokmuşçasına yüzüne çarptı. Sanki aşağıdaki nehir fokurdayan bir buhar kazanıydı. Mevsim gereği burada Nil’in genişliği bir buçuk kilometreyi buluyordu. Akıntı o kadar güçlüydü ki, yüzeyde parlak anaforlar oluşuyordu. Beyaz Nil’in rengi yeşildi ve Belçika büyüklüğündeki bataklıktan taşman pislikler yüzünden kötü kokuyordu. […]

Wilbur Smith – Gokleri Susleyen Kartal

Hottentots Holland dağlarında kar vardı ve tepelerden esen rüzgâr, kayıp bir hayvan gibi inliyordu. Uçuş öğretmeni, sırtında bir uçuş ceketi, elleri muflonlu pantolon ceplerinde, küçük bürosunun kapısına dayanmış düşünüyordu” Bir süre sonra, bir şoförün sürdüğü siyah Cadillac’ın hangarlar arasından çıkıp, bulunduğu yere doğru geldiğini görünce, yüzünü buruşturup, kaşlarını çattı. Nedense, Barney Venter zenginlerden pek hoşlanmaz […]

Wilbur Smith – Gazap

Tara Courtney düğününden beri beyazlar giymemişti. En sevdiği renk yeşildi. Çünkü bu renk kestane rengi gür saçlarına çok yakışıyordu. Gelgelelim bugün giydiği beyaz elbise Tara’nın kendini yeniden bir gelin gibi hissetmesine neden oluyordu. Biraz ürkek, korkak, ama yine de mutlu ve derin bir sevgiyle bağlı bir gelin gibi. Tara’nın elbisesinin kol ağızlarıyla kapalı yakasına fildişi […]

Wilbur Smith – Fillerin Sarkisi

Yontma kum taşlarından yapılmış, saz damlı bir binaydı. Depoyu, Daniel Armstrong, hemen hemen on yıl önce kendi elleriyle yapmıştı. O sıralarda Ulusal Parklar Müdürlüğü’nde çalışan önemsiz bir koruma görevlisiydi. Ama depo o günden beri adeta bir hazineye dönüşmüştü. Johnny Nzou anahtarı asma kilide soktu. Tik ağacından yapılma çift kanadı açtı. Johnny, Chiwewe Ulusal Parkı’nın müdürüydü. […]

Wilbur Smith – Elmas Avcilari

Uçağı Nairobi’den üç saat gecikmeli kalkmış ve yol boyunca ardarda yuvarladığı dört bardak viskiye karşın, yine de doğru dürüst uyuyamamıştı. Bu yüzden kıtalararası uçuş yapan Boeing, Heathrow havaalanına indiği zaman Johnny Lance’ın gözleri, sanki bir avuç kum atılmış gibi, yanıyordu. Gümrük ve Göçmenler bürosunda, her zamanki gibi sıkıcı ve onur kırıcı işlemler bitip de uluslararası […]

Wilbur Smith – Deniz kadar ac

Nicholas Berg projektörlerle aydınlatılmış rıhtımda taksiden inerek durup bir süre Büyücü‘ye baktı. Deniz yükseldiği için gemi taş iskelenin oldukça yukarısında kalıyordu. Bu yüzden tepesindeki kule gibi vinçler bile onu cüceleştirememişti. Kafasını bulutlandıran, kaslarının tutulmasına neden olan yorgunluğa karşın, yine de gemiye bakarken o eski gururu duydu adam. Büyücü yüksek burnu, uyumlu hatlarıyla daha çok zarif, […]

Wilbur Smith – Col Tanrisi

Aton, öbek öbek yağ yığını derin göz çukurlarına gömülü küçük gözlerini kırpıp aramızdaki bao tahtasından başını kaldırdı. Bakışlarını lagündeki berrak suda çırılçıplak eğlenen Tamose kraliyet sarayının iki genç prensesine çevirdi. “Artık çocuk değiller,” dedi mevzuyla ilgili en ufak bir şehvet belirtisi göstermeden. Büyük Nil Nehri’nin durgun sularındaki lagünlerinden birinin yanında, palmiye yapraklarından örülü açık bir […]

Wilbur Smith – Buyuculer Krali

BIR DIZI SAVAŞ ARABAvSaIdinin dibindeki dar geçiĴe halkalarını çözen bir yılan gibi hızla ilerliyordu. Erkek çocuk sıranın başındaki arabanın ön siperine yapışmış, onları hapseden yarlara bakıyordu. Eski mezarların girişleri sarp kayalığa delik deşik bir görünüm veriyordu. Karanlık oyuklar bir cin ordusunun acımasız gözleri gibi onu tepeden süzüyordu. Prens Nefer Memnon ürpererek gözlerini yardan kaçırdı ve […]

Wilbur Smith – Bir Serce Dustu

Morarmış çürük rengindeki gökyüzü, Fransız mevzilerinin üzerinde alçalıyor, sonra ürkütücü bir gururla Alman hatları tarafına doğru devrile devrile kayıp gidiyordu. Tuğgeneral Sean Courtney Fransa’da dört kış geçirmiş olduğundan, tecrübelerine dayanarak artık buranın havasını da kendi yurdu Afrika’deki kadar doğru olarak tahmin edebilmeye başlamıştı. «Bu gece kar yağacak,» diye homurdandı. Emir subayı Nick van der Heever […]

Wilbur Smith – Bir Avuc Kum

Jake Barton’a göre bütün makineler dişiydi; onlarda kadınlara özgü çekicilik, zekâ ve şirretlik vardı. Bu yüzden mango ağaçlarının altında duran araçları görür görmez, bunlar Demir Lady’ler, diye düşündü. Majesteleri hükümetinin satışa çıkardığı eski, hurda araç gereçlerden uzakta duruyordu onlar. Aylardan mayıstı ve sözüm ona serince sayılacak bir mevsimdeydiler, ama gökyüzünün bulutsuz olduğu o sabah, Dar […]

Wilbur Smith – Bencil

Sülün tepenin yanından havalanırken kanatları bir an otların ucuna değecek gibi oldu. Doruğa erişince kanatlarını indirerek gizlendi kuş. İki çocukla bir köpek vadiden beri onu izliyorlardı. Dili ağzının yanından sarkan köpek öndeydi. İkizler onun arkasında omuz omuza koşuyorlardı. Afrika güneşi gökyüzünde epey alçalmakla birlikte, boğucu sıcak hâlâ sürdüğünden, çocukların haki gömlekleri terden ıslanmıştı. Kuşun kokusunu […]

Wilbur Smith – Avci’nin Kaderi

9 Ağustos 1906, Birleşik Krallık ve Britanya Dominyonları [Eskiden Britanya İmparatorluğunla ya da Commonwealth’e bağlı ülkeleri belirten terim.] Kralı ve Hindistan İmparatoru VII. Edward’ın tahta çıkışının dördüncü yıl dönümüydü. Tesadüfen, aynı zamanda majestelerinin sadık hizmetkârlarından Kraliyet Afrika Piyadeleri ya da daha popüler adıyla KAR Birliği’nin 1. Alay, 3. Tabur, C Bölüğü’nden Teğmen Leon Courtney’in de […]

Wilbur Smith – Altin Madeni

Her şey, dünyanın ilk oluşum dönemlerinde başladı. İnsanlardan önce, ilk yaşam belirtileri henüz görülmemişken. Dünyanın kabuğu hâlâ ince yumuşaktı. Bu kabuk korkunç iç basınçlar yüzünden çarpılmış ve yer yer yarılmıştı. Şimdi Afrika kıtası diye bilinen yassı ve sıkışmış dengeli ve değişmeyen topraklarda bir dizi yüksek dağ vardı. Ta derinlerdeki magmanın hareketi yüzünden yükselen, sonra da […]

Wilbur Smith – Alev Kiyilari

Michael o bilinçsiz top sesleriyle uyandı. Her sabah şafak sökmeden önceki karanlıkta uygulanan utanç verici bir törendi bu. İki tarafın dağlara yerleştirdiği top bataryaları, savaş tanrılarına kurbanlarını vahşice sunuyorlardı. Michael karanlıkta, altı battaniyenin ağırlığı altında yatmayı sürdürdü, çadırın aralığından atışların ışığını garip bir şafak gibi seyretti. Battaniyeler ölü teni gibi soğuk, üstelik de yapış yapıştı. […]