Ay: Mayıs 2023

Ahmet Yaşar Ocak – Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler

Çok geniş topraklar üzerinde altı yüzyıl gibi uzun bir ömür sürmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinde, onu meydana getiren, çeşitli etnik ve dini kökenlere, kültürlere mensup insanların oluşturduğu dev bir toplumsal yapıyı, zaman içindeki değişimini, bu değişimin etkenlerini, bunların yarattığı birtakım düşünce dalgalanmalarını ve toplumsal hareketleri görüntüleriyle izlemek, anlayabilmek, lüzumlu olduğu kadar da çok zor bir iş […]

Ahmet Ümit – Şeytan Ayrıntıda Gizlidir

Selim’in cesedi iki gecedir çiçeklerin arasında yatıyordu. Sırtüstü düşmüştü, çiçeklerin saplarını kesmek için kullandığı bıçak, kalbine saplanmıştı. Cumartesi gecesi öldürüldüğünü düşünüyorduk. Katil onu öldürdükten sonra kapıyı çekip çıkmış olmalıydı. Araya tatil girince çiçekçi bir gün kapalı kalmış, cesedi bu sabah dükkânı açmaya gelen çırak bulmuştu. Olay mahallini incelerken, arkada bir patırtı koptu. Orta yaşlı bir […]

Ahmet Ümit – Ninatta’nin Bilezigi

Hoş geldin, ey, uzak yolların yolcusu, ey, güzel haberlerin müjdecisi, ey omuzlarında yılların bilge yorgunluğunu, gözlerinde bilinmezin heyecanını taşıyan kişi, yaşlı ülkeme, Hattilerin bin Tanrılı toprağına, güzel Hattuşa’ya hoş geldin… Hastalanmış mutluluğa, uzun ömürlü kedere, sona erdireceğin yasıma hoş geldin. Öksüz sokaklara, kimsesiz meydanlara, boynu bükük evime, hoş geldin. Seni bekliyordum. uzun geceler, uzun günler […]

Ahmet Ümit – Kukla

Gazete binasının önüne geldiğimde vakit öğleyi bulmuştu. Sabahtan beri yağan yağmur dinmiş, cüretkâr bir güneş, kül rengi bulutların arasından sıyrılıp, tatlı tatlı gülümsemeye başlamıştı. Yaşlı Plymouth’umdan inerken Tolga’yı gördüm. Fotoğraf çantası omzunda hızlı hızlı yürüyordu. Beni fark edince duraksadı. “Merhaba Adnan Abi.” Eliyle arabamın kaportasına dokunarak ekledi. “Senin Anka Kuşu yine formunda.” “Anka Kuşu” bizim […]

Ahmet Ümit – Kırlangıç Çığlığı

Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudakları, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm. Ve anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır. Çığlık değil, […]

Ahmet Ümit – Kavim

Genzini yakan koku uyandırdı onu. Bu kokuyu tanıyordu. Yıllarca kapalı kalmıs bir kilisenin kokusu. Kilisede yakılan kandillerin, ufalanan tasların, eriyen mermerin, çürüyen ahsabın, yıpranmıs sayfaların, küflenen cesetlerin kokusu. Dehsete düsmesi gerekirdi ama sadece çevresine bakındı. Usulca kımıldayan siyah bir leke gördü. Biçimsiz, belirsiz bir leke… Simsiyah bir siluet… Gülümsedi lekeye. “Mor Gabriel” diye mırıldandı. Leke […]

Ahmet Ümit – Istanbul Hatırası

Byzantion Kral Byzas’ın Efsanevi Kentini Tanrı, Kral’a bakıyordu. Kutsanma töreniydi: Şükran günü, bedel anı, saygı zamanı. Tanrı kutsal bir armağan olarak sunmuştu bir kartal başı gibi denize uzanan bu güzel ülkeyi onlara. Rüzgâr, büyülü bir güçle doldurmuştu gemlerinin yelkenlerini; toprak, doğurgan bir kadın gibi ekilen tohumları nefis yemişlere dönüştürmüştü; deniz, cömert bir bahçe olup balıkların […]

Ahmet Ümit – Ciplak Ayakliydi Gece

Nasıl oldu da ayrımına varamadım, anlamıyorum. Dal gibi incecik bir kızdı. Nakışlı beresinden taşan sarı saçları omuzlarına düşer, kumral kirpiklerinin gölgelediği iri gözlerinden hüzünlü bir çekicilik yayılırdı yüzüne. Onu ilk kez okulumuzun ışıklı koridorlarından birinde görmüş ve hemen etkilenmiştim. Güzel olmasına çok güzeldi, ama beni ona çeken yalnızca güzelliği değildi. Onda yıllarca aradığım ve yıllarca […]

Ahmet Ümit – Bir Ses Böler Geceyi

Süha kasabaya hâlâ ulaşamamıştı. Oysa köyden ayrıldıktan iki saat sonra anayola çıkmış olmalıydı. Ön cama çarpan yağmur damlalarını telaşla kovan sileceklerin arasından, ıslak yolu kaygıyla izliyordu. Kötü havanın etkisiyle olacak, akşam erken çökmüştü. Cipin uzun farlarını yakarken sıkıntıyla söylendi: “Yoksa yanlış yola mı girdim?” Hayır canım, iki gün önce, buradan geçerken gördükleri taştan kulübenin yıkıntıları […]

Ahmet Ümit – Bab-ı Esrar

Bab-ı Esrar’ı yazarken Londra hakkında bilgilenmemi sağlayan Süheyla Uçum Morrissey ile Jasper Edwin Morrissey’e, Konya’yı tanımamda eşsiz katkıları olan Bülent Yıldız ile Celaleddin Kara’ya, bir Türk’le birlikte’ yaşamak hakkında değerli anekdotlar anlatan Elke Dixon’a, yasayan Mevleviliği kavramamda değerli yardımları olan M. Sait Çörekçioğlu Amca’ya ve Oktay Okukçu’ya, sigortacılık konusundaki önemli ayrıntıları sunan Oğuz Atabek’e, neredeyse […]

Ahmet Ümit – Aşk Kopekliktir

Aşk Rüzgârın Söylediği Bir Şarkıdır Rüzgâr, sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. Pencerenin camlarında gezinen titreyiş, kasımpatıların gövdelerini okşayan fısıltı, karanlıkta gümüşî yaralar açan çığlık, yağmuru hızlandıran deli ıslık, yüzümüzde patlayan haykırış, denizi ürperten mırıltı, kaç renk, kaç çeşit, kaç ton sesi varsa, rüzgâr sonbaharda hep aynı şarkıyı söyler. Buna şarkı demek de doğru değildir; çoğu […]

Ahmet Tuten – Kapalı Çarsı

Büyük Çarşı ya da (Bedesten) Kelimesinin Kökeni ve Ortaya Çıkışı Büyük Çarşı (Çarşı-yı Kebir) yahut Bedesten ismiyle adlandırılan çarşı tek kitle ve aynı zamanda kurulmuş olmayıp iki bedestenin etrafında hanların yoğunlaşması ile teşkil edilmiştir. Türk halkı buraya Kapalı Çarşı olarak adlandırırken yabancılar ise Grand Bazar, Great Bazaar, Grossbazar olarak adlandırmışlardır2 . Bedesten kelime manası ile […]

Ahmet Turan Alkan – Istiklal Mahkemeleri

İstiklâl Mahkemeleri hakkında, son yıllarda giderek yükselme eğilimi gösteren bir yorum heyecanı far-kedilmeye başladı. Bu heyecanı besleyen ana sebep, İstiklâl Mahkemelerinin yarattığı olağandışı hukuk düzeni ve bu uygulamanın Türk Hukuk Tarihi içinde kapladığı olumsuz alan değildir. Türkiye’de yakın ve uzak tarih, hâlâ gündelik siyasetin kullanmaktan vazgeçemediği bir istismar unsuru ve bir inanç alanıdır. Ne var […]

Ahmet Tulgar – Cocuklar ve Canavarlari

– Nusret, tırnağım düşecek. – Yine çıkar. – Nusret, ilk kez tırnağım düşüyor benim. – Dikkat et de, son kez olsun. (Kafasını önündeki faturalardan kaldırmadı.) – Biliyor musun Nusret, ben bunu rüyamda görmüştüm. Uyandığımda hâlâ ağlıyordum. Ciğerim eziliyordu. Zaten ağlamaktan uyandım. – Ciğerin mi ezildi? Neden? Sana ne oluyor ki? – Nusret, parmağımı kapıya sıkıştırdığında […]

Ahmet Tomor – Olum Ve Otesi

Yüce Allah buyuruyor: “Sizi boşuna yarattığımızı ve sizin (ölümden sonra) bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minun, 115). Kâinatta (evrende)ki denge-düzenin gereği, bir saman çöpünü, bir dikeni boşuna yaratmayan yüce Allah soruyor; Ey gafiller! Sizi boşuna yarattığımı, bir saman çöpü, bir diken gibi, çürüyüp toprak maddelerine dönüştükten sonra, Toprak olarak kalacağınızı mı sandınız? Yüce Allah’ın AKIL ile […]

Ahmet Tomor – Melek ve Insan

Cennet’e ve Cehennem’e uzanan yolların kavşak noktası olan bu dünya âlemi, bir imtihan alanıdır ve imtihanın gizlilik içinde olması, aklın, mantığın, eşitliğin ve adaletin gereğidir. Bu nedenle, yüce Allah dünya âleminde imanın gaybî (gizli) olmasını irade buyurmuş ve adına esbab (sebepler) denilen, birbirine bağımlı ve birbirini etkileyici zincirleme sebepler kuralı ile kudret ve azametini gizlemiştir. […]