“Sinem a nedir? Bu sorunun yanıtı göründüğü ka d a r kolay değ il… Sinem a diğer görsel sanatlara benzer. Sinemanın edebî özellikleri varda; resim ve heykel sanatlarına yakınlaştığı zam an lar olur, -müziksiz bir sinem a düşünülemez. Ancak sonunda sinem a yin e sinem adır ‘A kira Kurosoıva’ Söylendiği gibi o kadar da kolay […]
Kategori: Genel
Onder Kaya – Selahaddin Sonrası Dönemde Anadolu’da Eyyubiler
Ortaçağ İslam dünyasının en büyük tarihçisi olarak kabul edilen ve aslen Cizre’li olan müellif, eğitimini zamanın en önemli İslam şehirlerinden olan Musul, Bağdad, Halep ve Dımaşk’ta tamamladı. Daha sonra Musul’a yerleşen müellif burada Zengî hanedanından atabey Nureddin Arslanşah’ın ( 1193 – 1211 ) büyük iltifatına nail oldu ve onun namına Zengî hanedanının tarihini anlatan meşhur […]
Omer Seyfettin – Üc Ogut
Küçük Ayşe, sabahtan beri önünde mekik dokuduğu yüksek bez tezgahından kalktı. Yorgun yorgun gerindi. Bugün evde yapayalnızdı. Babasıyla kardeşleri dün erkenden kasabaya, pazara gitmişlerdi. Annesiyle ablası da komşuda idiler; belki Zaim’lerde… Gözlerini ovuşturdu. Yavaş yavaş sofanın duvarındaki sarı çerçeveli aynaya yaklaştı. Kendine baktı. Beyazlan azalan kömür gözleri uykudan henüz kalkmış gibi mahmurdu. Yanakları daha ziyade […]
Omer Seyfettin – Terakki
Yaz… Ramazan! Hava öyle sıcak ki… ĠndirilmiĢ perdelerin arkasında gizli gizli tutuĢan, fakat hiç gürültüsü duyulmayan bir cehennem var sanılacak. Niyazi ile NeĢet, duvarları yeĢil kâğıt kaplı odanın kapı tarafındaki geniĢ bir koltuğa iki canlı keyif heykeli gibi uzanmıĢ, cıgaralarının dumanları içinde konuĢuyorlar: — Evet. — Olur iĢ değil. — Bu kadar az zaman içinde. […]
Omer Seyfettin – Kütük
Alaca karanlık içinde sivri, siyah bir kayanın belirsiz hayali gibi yükselen Şalgo Burcu uyanıktı. Vakit vakit inlettiği trampet, boru seslerini akşamın hafif rüzgârı, derin bir uğultu hâlinde, her tarafa yayıyor. Karga sürüleri bulutlu havanın, donuk hüznünü daha beter artırıyordu. Mor dağlar gittikçe koyulaşıyor, gittikçe kararıyordu. Yamaçlardaki dağınık gölgeler, ormanlar, dereler, yollar ve ıssız korular sanki […]
Omer Seyfettin – Külah
Mıstık, Bulgaristan’da doğmuş, büyüyüp biraz aklı başına gelince hemen sınırın on dakika ötesine kapağı atmıştı. “Türkiye değil mi? Sınırı geçer geçmez Bağdat’a kadar her yer aynı!” diyordu. Az zamanda Babyak’taki Türkçe bilmez Pomakların akıl hocası oldu. Bulgaristan’da kalan akrabalarıyla mektuplaşmaya gerek yoktu. Onlarla Bulgar sınır karakolundaki nöbetçinin süngüsü altında, küçük bir hediye karşılığında, saatlerce oturup […]
Omer Seyfettin – Harem
DİBACE – Alçak… – Alçak… -Hain!.. – Hain!.. – Vicdansız. – Asıl sensin vicdansız… Daha düne kadar bütün kibar Şişli halkının, yeni yetişen çocuklarına: «İşte saadetin timsali! Siz de böyle bir yuva yapmaya çalışınız» diye gösterdiği bu çift, şimdi birbirlerine öyle korkunç bir nazarla, öyle vahşî bir hiddetle bakıyorlardı ki… Sermet tekrar haykırdı: – Asıl […]
Omer Seyfettin – Asilzadeler
Ahmet Bey kaleme girince arkadaşlarına şöyle bir baktı. Güldü. Boyun kırdı. Başını salladı. — Nasıl, gördünüz mü? dedi. Yirmi dört saat evvel Allah’tan ziyade Abdül-hamit’ten korkan kâtiplerin henüz benizlerine kan gelmemişti. Hepsi, yeni geçmiş bir fırtınanın kapalı yerlere savurduğu sonbahar yaprakları gibi solgundu, içlerinde korkunç bir “şüphe” çarpıyor, soramadıkları bir “acaba?”, sökülmez bir hıçkırık ıstırabıyle […]
Ömer Faruk Reca – Bütün Yönleriyle Beden Dili
“Ýletiþimde yepyeni bir boyut keþfedildi: Vücut Dili! Bilim adamlarý sesin, jest ve mimiklerin, tavýrsal iletiþimde sözden çok daha etkili olduðunu söylüyorlar. Artýk bu dili siz de kullanabilirsiniz. Böylece baþkalarýný yalnýz sözlerinizle deðil, vücut dilinizle de etkileyecek, söylenenlerden deðil, söylenmek istenenlerden haberdar olacaksýnýz.” Kiþinin içinde doðduðu, yetiþtirildiði ortamdaki iletiþim tarzýnýn onun düþünme, ifade etme, kendine ve […]
Omer Faruk Husmullu – Memleketimin Delileri
Bir varmı bir yokmu,evvel zaman içinde kalbur saman içinde…Masal bu ya,bir ülkede adı sanı belli olmayan birçok insanın yaadığı bir yerleim yeri varmı.Buraya masalcılar Memleketim adını vermiler. Memleketimin kasaba,belde,ilçe ya da vilayet olup olmadığı tartımalı bir konuymu.Giriinde yolun üzerindeki tabelada MEMLEKETĐMNüfus:10001 yazıyormu.Ancak sonradan tabelanın altına Hayır:10000 ibaresi eklenmi.Görünen o ki birisinin nüfus miktarına itirazı vardı.Bu […]
Omer Faruk Donmez – Bir Kitap Bir Balta
Ben bir sineğim. İnsan denen varlığı anlamak için ömrünü feda etmiş bir sinek! Şimdi, hoşunuza gitmeyeceğini tahmin ettiğim birtakım şeyler anlatacağım size. Ah, asmayın hemen suratınızı! İnanın, keyifle takip edeceğiniz eğlenceli hikâyeler anlatabilmeyi ben de isterdim; fakat hayat, bayım, hiç de zannedildiği gibi bir şey değil. Ihhı ıhhı ıhhı… Ah pardon. Aslında acele etmem gerekiyor; […]
Omer Farruk Delibas – Yohan Lorm; Trio
Bugüne kadar birçok suikast işledim. Çok küçük yaşta başladım bu işe ve eğitim aldığım yerde bana öğrettikleri gibi teknolojiden uzak duruyorum. Bu benim bulunmamı zorlaştırıyor. Basit güvenlidir. Evet, iş diyorum çünkü bundan para kazanıyorum. Ama bu eskiden önemliydi. Artık her işi kabul etmiyorum. Benim de hedefime uymasını istiyorum. Birtakım sırlar öğrenene kadar hep para için […]
Olivier Bloch – Materyalizm
Felsefe pratiğinde -izm ve -ist’le biten sözcükleri özdeş kabul etme alışkanlığına sahibiz. Bunun böyle olması çok zaman almıştır. Bu tür kullanım, klasik çağın pek de uzağına düşmez. Başlangıçta bu sonekler, bir işle o işi yapanı belirtirken, daha sonra büyük adamların taklitçilerini, yandaşlannı ve bunlann konumlarını veya herhangi bir tarikatİn müritlerini ve o tarikatin kendisini belirtir […]
Olivier Abel, Eunhwa Lee – Paul Ricoeur’ün Baykuşu
Filozofumuzun adı Paul Ricoeur (Rikör). Korkunç olayları ve sevinçleriyle birçok dönemden geçmiş; ama sonraki kuşaklar savaş yıllarındaki bu olayları pek iyi anlamamışlar. Ricoeur farklı ülkelerde, üniversitelerde, dillerde ders vermiş. Dünyayı karış karış dolaşmış! Ama artık yaşlı, iyice yaşlı. Ömrü boyunca, zamanının düşünürlerine sorular sormaktan vazgeçmemiş. Yüzlerce ziyaretçisi, öğrencisi olmuş. Bu insanların hepsi onun yanında çok […]
Oliver Sacks – Uyanışlar
Bu kitabın ana konusu, belirli hastaların eşine pek az rastlanan bir durum karşısındaki hayat mücadeleleri, gösterdikleri tepkiler ve tüm bunların tıp ve bilim açısından taşıdığı anlamlardır. Bu hastalar, elli yıl önce yaşanan büyük uyku hastalığı salgınında hayatta kalabilmeyi başaran az sayıdaki insanın arasında yer almaktadır. Ortaya koydukları tepkileri ise laevodihydroxyphenylalanine ya da L-DOPA adında yeni […]
Oliver Sacks – Tugsten Dayı – Kimyasal Bir Çocuğun Anıları
Çocukluk anılarımın birçoğu metallerle ilişkilidir; metallerin, doğduğumdan beri benim üzerimde güçlü bir etkisi vardı sanki. Parlak, ışıltılı, gümüşi görünümleri, pürüzsüzlükleri ve ağırlıklarıyla diğer maddelerden ayrılır, dünyanın çeşitliliği içinde dikkati çekerlerdi. Dokunduğunuzda serindiler ve vurduğunuzda çınlarlardı. Altının sarı rengine ve ağırlığına bayılırdım. Annem parmağındaki alyansı çıkarıp bir süre elimde tutmama izin verir, saflığını, asla kararmadığını anlatırdı. […]