Stephen King – Cep

Medeniyet ikinci karanlık çağına pek de şaşırtıcı olmayan kanlı bir yol üzerinde girdi ama giriş sürati, en karamsar fütürist tarafından bile öngörülemedi. Sanki ilerlemek için hazır bekliyordu. Ekim ayının ilk günü Tanrı cennetinde, borsa 10.140 seviyesinde ve uçakların çoğu da gecikmesizdi (Chicago’ya inip kalkanlar hariç, ama bu zaten beklenmedik bir şey değildi). Đki hafta sonra […]

Stephen Jay Gould – Yaşamın Tüm Çeşitliliği – İlerleme Mitosu

sa�nın savurgan ogul meselinden tutun da Tennesse Williams’ın Kızgın Damdahi Kedi’sine dek uzanan eski bir ya�ınsal temada, en çok sevilen çocuğumuz çoğu kez, yavrulanmızın arasında en sorunlu ve yanlış anlaşılmış olanıdır. Çok ama çok sevdiğim dik başlı oğlum Yaşamın Tüm Çeşicliliğf1 için kaygılanıyorum. Birbirinden farklı uç kök (ve rota) aracılığıyla on beş yıl boyunca bu […]

Stephen Jay Gould – Darwin ve Sonrası

Saygın Amerikalı genetikçi H. J. Muller 1 959’da yaptığı bir konuşmada, “100 yıllık Darwin’sizlik yeter artık” diye yakınıyordu. Origin ofSpecies’in ( Tür/erin Kökeniı>) yüzüncü yıldönümünün böylesine kötümserlikle karşılanması birçok dinleyiciyi şaşırtmıştı; ancak hiç kimse, ifade edilen hüsranın haklılığını inkar edemedi. Daıwin neden hep zor anlaşılmıştır? On yıl içinde, düşünce dünyasım evrimin gerçekleşmiş olduğuna inandırdı, ama […]

Stephen Jay Gould – Binyılı Sorgulamak

Bu kitap hakkında düşünmeye 1950 yılının Ocak ayının ilk haftasında başladım. Sekiz yaşındaydım ve hayatıının önemli bir kısmı haftalık ritüellerin verdiği basit zevkler etrafında dönüyordu. Pazar günleri The New York Times’ın spor sayfalarını çıkartıp birinci ligdeki beyzbol oyuncularının küçücük puntolarla diziimiş performans kayıtlarına bakardım. Elime bir kart alıp, en tepeden başlayarak her bir oyuncunun bütün […]

Stephen Harrod Buhner – Yeryüzü ile Konuşma Sanatı

Öyle bir zaman ki, iki ayaklılar ailesi için en güncel konulardan biri kutsal olanla yeniden tanışıklığa geçmek iken, Stephen Harrod Buhner’in kitabı bu yolculuğu anlamamız için mükemmel bir fırsat sunuyor. Kitap boyunca paylaştığı kendi derinleşme süreci ile birlikte insanlığın kutsalı arayışının doğası üzerine yürüttüğü fikirler, bütünlük ve kutsallığı arayanlara ciddi anlamda yaran dokunabilecek mahiyette. Kutsal […]

Stephanie Meyer – Geceyarisi Gunesi

Bu, günün uyuyabilmeyi dilediğim zamanıydı. Lise. Ya da doğru sözcük Araf mıydı? Eğer günahlarımı telafi etmenin bir yolu olsaydı, bu bir ölçütte çeteleye yazılmalıydı. Can sıkıntısı alışabildiğim bir şey değildi; her gün inanılmaz derecede, bir öncekinden daha tekdüze geliyordu. Sanırım benim uyuma biçimim buydu – eğer uyku aktif dönemler arasındaki hareketsiz durum olarak tanımlanırsa. Kafeteryanın […]

Stephanaie James – Ask Kumari

Hayal ve umut kenti Las Vegas’ın büyük kumarhanelerinden birinde oyun oynayan Alyssa Chandler’in bir istatistik uzmanı olduğundan kim kuşkulanabilirdi? Doğal olarak hiç kimse, daha doğrusu Jordan Kyle dışında hiç kimse…. Jordan, kendinden emin bu genç kızı ilk fark ettiğinde, kendi ayarlarında bir rakiple karşı karşıya olduğunu anlamıştı. O gece, şansıyla kumar oynarken Alyssa da kendini […]

Stephan Jay Gould – İnsanın Yanlış Ölçümü

Insanın Yanlış Ölçümü’nün (The Mismeasure of Man) ilk başlığı, kahramanım Charles Darwin’i, Vayage of the Beagle’da köleliği yerden yere vururken tırmandığı zirvede biyolojik belirlenimcilik hakkında sarf ettiği o muhteşem, keskin ifadelerinden ötürü onurlandırıyordu. Darwin’in, bu kitabın baş sayfasında bir öndeyiş olarak aktardığım, “Yoksullarımızın sefaletine doğa kanunları değil de kurumlarımız yol açıyorsa, günahımız büyüktür,” satırlarından hareketle […]

Stendhal – Parma Manastırı

Stendhal, 1935 yılında kuzeni Romain Colomb’a yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Benim gerçek işim, tavan arasında roman yazmak. Birtakım saçmalıklar yazmayı, 800 frank değerindeki işlemeli bir pelerin giymeye yeğliyorum.” O sırada, İtalya’da Fransız Konsolosu’ydu; görevinden ve İtalya’daki yaşayışından bıkmıştı; Rue de Richelieu’deki küçük dairesinde, paranın kıt, ama sanatsal, düşünsel etkinliklerin bol olduğu, ünlü romanı Kızıl ile […]

Stendhal – Lamiel 2

Erdemle karşılaşır karşılaşmaz, Lamiel’e gelen ilk duygu, bunun ikiyüzlülük olduğuna inanmaktı. Sansfin ona: – Dünya, yalnızca saflar ve hileciler olarak ikiye bölünmüştür; yoksa, ahmakların sandığı gibi zenginler ve yoksullar, namuslular ve ahlaksızlar olarak değil, diyordu; Napoleon’un düşüşünden bu yana, XIX. yüzyılı açıklayan gizin anahtarı budur işte; çünkü, kişisel yiğitlik, özyapı sağlamlığı, ikiyüzlülüğün el atamayacağı şeylerdir. […]

Stendhal – Lamiel 1

Stendhal, üç yılı aşan bir iznini Fransa’da geçirdikten, bu süre içinde Bir Turistin Anıları, Castro Rahibesi ve Par¬ ma Manastırım yayınladıktan sonra, 1839 Ağustosunda Civita-Vecchia’ya (*) dönmüştü. Konsolosluk görevini yeniden elde edip İtalya’da edindiği alışkanlıklarına kavuş¬ tuktan sonra, Roma ile yaşamını kazandığı Adriyatik kı¬ yısındaki küçük liman arasında eskisi gibi mekik dokuma¬ ya başlar başlamaz, […]

Stella Molinas Trevez – Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53

12Mart2000 Hahamın korumaları eşliğinde bekleme salonuna doğru ilerlerken merakla etrafa göz gezdirmeye başladım. Büyük, oymalı bir kapıdan girdikten sonra, dar bir antreden geçip kapısı açık olan salona girdik. Korumalar biz oturduktan sonra dışarı çıktılar. Buraya gelene kadar sakindim ama salona girerken, kapının eşiğine ayağım takılınca, bütün özgüvenim yok olmuştu. Verilecek cezayı korkuyla bekleyen bir öğrenci […]

Stella Adler – Aktorluk Sanati

Ö nüm üzdeki birkaç ay boyunca tekrar tekrar oyunculuğun kendiniz hakkında olmadığını söylediğimi duyacaksınız. Am a en başta kendinizin de önemli olduğunu bilmenizi isterim. Çok m eşgul bir dünyada yaşıyorsunuz. Kahvenizi içmediniz, ya da kafeteryadan aldınız. Bebeğiniz evde ağlıyor, eşiniz sizi sevmiyor, ya da sevgiliniz sizi aram adı. Herkesin sorunları var. N erede olduğunu bilmeyen, […]

Stefanos Yerasimos – Pontus Meselesi (1912 – 1923)

Anadolu’daki Hıristiyanların en kalabalık olduğu yerdi. Bunların büyük bölümü Ortodoks Hıristiyan idiler, yani Ermeni değildiler ama o dönemde Ortodoksların Yunanlı olduklarını söylemek güçtü. Çünkü bunların esas olarak 4. yüzyıldan itibaren Gürcülerin Hıristiyanlaştırılan iki ana gurubu olan Tzanlar (Canik bölgesinde) ile Lazların (Lazistan bölgesinde) soylarından geldikleri, genellikle Rumca konuşmakla beraber yerel bir diyalekt kullandıkları ve kendilerine […]