Filozofumuzun adı Paul Ricoeur (Rikör). Korkunç olayları ve sevinçleriyle birçok dönemden geçmiş; ama sonraki kuşaklar savaş yıllarındaki bu olayları pek iyi anlamamışlar. Ricoeur farklı ülkelerde, üniversitelerde, dillerde ders vermiş. Dünyayı karış karış dolaşmış! Ama artık yaşlı, iyice yaşlı. Ömrü boyunca, zamanının düşünürlerine sorular sormaktan vazgeçmemiş. Yüzlerce ziyaretçisi, öğrencisi olmuş. Bu insanların hepsi onun yanında çok […]
Kategori: Genel
Oliver Sacks – Uyanışlar
Bu kitabın ana konusu, belirli hastaların eşine pek az rastlanan bir durum karşısındaki hayat mücadeleleri, gösterdikleri tepkiler ve tüm bunların tıp ve bilim açısından taşıdığı anlamlardır. Bu hastalar, elli yıl önce yaşanan büyük uyku hastalığı salgınında hayatta kalabilmeyi başaran az sayıdaki insanın arasında yer almaktadır. Ortaya koydukları tepkileri ise laevodihydroxyphenylalanine ya da L-DOPA adında yeni […]
Oliver Sacks – Tugsten Dayı – Kimyasal Bir Çocuğun Anıları
Çocukluk anılarımın birçoğu metallerle ilişkilidir; metallerin, doğduğumdan beri benim üzerimde güçlü bir etkisi vardı sanki. Parlak, ışıltılı, gümüşi görünümleri, pürüzsüzlükleri ve ağırlıklarıyla diğer maddelerden ayrılır, dünyanın çeşitliliği içinde dikkati çekerlerdi. Dokunduğunuzda serindiler ve vurduğunuzda çınlarlardı. Altının sarı rengine ve ağırlığına bayılırdım. Annem parmağındaki alyansı çıkarıp bir süre elimde tutmama izin verir, saflığını, asla kararmadığını anlatırdı. […]
Oliver Sacks – Sesleri Görmek
ü ç yıl öncesine kadar sağırların durumu hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve bu duru’mun pek çok alanda, hepsinden öte de dil alanında bizlere ışık tuttuğunu düşünemezdim. Sağırların tarihini, onların olağanüstü (dilsel) mücadelelerini öğrenmek, bu arada tümüyle görsel bir dil olan işaret dili hakkında bilgi sahibi olmak beni derinden sarstı. Dil üzerine, kullandığımız dil üzerine fazla […]
Oliver Sacks – Renkkörleri Adası
Bu kitap aslında Mikronezya’ya yaptığım birbirinden bağımsız, ama birbirine koşut iki yolculuğu anlatan iki kitaptan oluşuyor. Mikronezya adalarına yaptığım ziyaretler kısa sürdü, herhangi bir programa ya da takvime bağlı değildim, bir tezi kanıtlama ya da çürütme amacı gütmedim, sadece gözlem yaptım. Ne var ki, salt dürtülerime dayanarak, sistemsiz bir biçimde gerçekleştirdiğim bu gezilerde edindiğim deneyimler […]
Oliver Sacks – Oxaca Günlüğü
Eğreltiotlarını inceleyeceğimiz bir geziye çıkmak üzere botanik meraklısı arkadaşlarla buluşmaya gidiyorum; New York’un buz gibi kış havasından bir haftalığına uzaklaşmak ilaç gibi gelecek. Daha uçağa bindiğim an -AeroMexico havayollarının uçuşu- ortamda hiç şahit olmadığım türden bir atmosferle karşılaşıyorum. Tekerlekler yerden kesilmeden herkes ayaklanıyor -koridorda sohbet edenler, çıkınından yiyecek çıkaranlar, bebek emzirenler- bir anda sanki Meksika’da […]
Oliver Sacks – Halüsinasyonlar
“Halüsinasyon” kelimesi, ilk defa kullanılmaya başlandığında -16. yüzyılın başlarında- yalnızca “dalgın bir zihin” anlamına geliyordu. Fransız psikiyatr Jean-Etienne Esquirol, terime ancak 1830’larda bugünkü anlamını kazandırdı; bundan evvel, şu anda halüsinasyon olarak adlandırdığımız şeye “görüntüler” denip geçiliyordu. “Halüsinasyon” kelimesine dair tanımlar halen hatırı sayılacak denli çeşitli; bunun başlıca nedeni, halüsinasyon ile yanlış algılama [misperception] ve yanılsama […]
Oliver Sacks – Dayanacak Bir Bacak
Thom Gunn şiirin “fırsatlarından” söz etmiştir. Bilimde de en az sanatta olduğu kadar sık “fırsatlarla” karşılaşılır: Bu fırsatlar Kekule’nin yılanları gibi bir rüya metaforu, Newton’un elması gibi bir analoji, Arşimed’in “Evreka!”sı gibi aniden beklenmedik bir anlama bürünen bir olay biçiminde ortaya çıkabilir ve her biri birer evreka ya da tecelli olarak değerlendirilmelidir. Tıpta fırsatlar hastalıklar, […]
Oliver Goldsmith – Yanlışlıklar Gecesi
(Mr. Hardcastle ileMrs. Hardcastle sağdan girerler.) Mrs. HARDCASTLE. – Sonuç olarak, garip adamsınız, Mr. Hardcastle. Acaba köyde oturan bunca insan içinde biraz paslarını silmek için arasıra Londra’ya gitmeyen bizden başka kimse var mı? İşte çifte Miss Hogg’lar, işte komşumuz Mrs. Grigsby; her kış bir ay şöyle bir kendilerine gelmek için kente gidiyorlar. HARDCASTLE. – Evet, […]
Oliver Bowden – Yoldaşlık; Suikastçının İnancı – Assassin-s Creed
Kolektif – Okusun da Buyusun – Dunya Cocuk Masallari
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir kral ve kraliçe varmış. Bunların çok iyi kalpli birde kızları varmış. Bu ülkede herkes mutluluk içinde yaşarmış. Sarayın yakınlarında ise kötü kalpli bir cadı yaşar, mutlu insanlardan nefret edermiş. Kral ve ailesinin de mutlu olması cadıyı çıldırtırmış. Cadı sonunda bu mutluluğu bozmaya karar vermiş. Bunun için fırsat […]
Oktay Sinanoglu – Hedef Turkiye
Bugünlerde hep, yıllar önce gördüğüm bir kâbusu hatırlıyorum. 1960’lardaydı. Bir gece, ateşim de çıkmış, baygın gibi uyuyakalınca bir kâbus gördüm. Korkulu rüyamda kendimi 40 yıl sonra İstanbul’da buldum. Zaman değişmiş, sokakta yürüyorum, tüm dükkân isimleri İngilizce. Girip bir dükkâna sordum: Hayrola, bu dükkân kırk yıl evvel de vardı, ne oldu? Güzel bir isminiz vardı; Gül […]
Oktay Sinanoglu – Bye Bye Turkce
Bir Nev-York Rüyası “BYE-BYE” TÜRKÇE BİR NEV-YORK RÜYASI’ Bir yaz günü uyuya kalmışım. Kendimi, rüyamda önceleri epey vakit geçirmiş olduğum NevYork şehrinde buldum. Aradan uzun yıllar geçmiş, 2050’li yıllara gelmi-şiz. Broadway ‘den aşağıya yürüyüp meşhur Times meyda-nına vardım. Gözlerim âşinâ olduğum koskoca Amerikan sigarası, Amerikan arabası reklâmlarını arıyordu. Evet ge-ne o kocaman, dev bina büyüklüğünde […]
Oktay Sinanoglu – Buyuk Uyanis
Derin bir uykudan uyandım. Rüya kafamda hâlâ taptazeydi; yeni görülmüş renkli bir filim gibi. Nasıl derin bir uyku idi ki o öyle. Sanki elli yıldır uyumaktaymışım. Rüyamda, halk Türkiye’nin her bir köşesine kadar uyanmış. Herkesin gözünde bir parlaklık; yüzlerinden kendine güven fışkırıyor. Kadıköy’deyim, Beyoğlu’ndayım, Ankara’da Meşrutiyet Caddesi’ndeyim, Amasya’da, Antalya’da, Tekirdağ’da, Van’dayım: Sokaklarda insanlar hızlı hızlı […]
Oktay Rifat – Bir Kadinin Penceresinden
Anlatacağımız öykü 1975 Türkiye’sinin İstanbul’unda geçer. Şimdilerde moda olan bir terimle azgelişmiş bir toplumdur 1975 Türkiye’si. Azgelişmişlik kendine özgü bir varoluş biçimidir ki ulusal renge karışır ve yaşamın her kertesinde kendini duyurur. Yürümekten giyinip kuşanmaya, alışveriş etmekten sevişmeye, sanattan bilime, hukuktan politikaya dek her alanda onu başka bir yüzle görürsünüz. Bu bakımdan, bu yılların Türkiye’sinden […]
Oktay Rifat – Bay Lear
Adam ata baktı. Ahırın eşiğinden bakıyordu ata. Gide gele basılmış kırmızıya çalan ıslak bir bahçe yolu vardı ardında. İki yanda otlar, otların arasında ballıbabalar. İlerde ağaçlar, körelmiş yemiş ağaçları. Pervane daha ötede, bostanın orada. Kimi gün açıksa kapıdan, kimi gün aralıksa ışıktaki o karanlık çizgiden bakıyordu ata. Bakmakla bakmamak arası. Çoğunlukla bir sağrıdan, bir kuyruktan […]