Bu, günün uyuyabilmeyi dilediğim zamanıydı. Lise. Ya da doğru sözcük Araf mıydı? Eğer günahlarımı telafi etmenin bir yolu olsaydı, bu bir ölçütte çeteleye yazılmalıydı. Can sıkıntısı alışabildiğim bir şey değildi; her gün inanılmaz derecede, bir öncekinden daha tekdüze geliyordu. Sanırım benim uyuma biçimim buydu – eğer uyku aktif dönemler arasındaki hareketsiz durum olarak tanımlanırsa. Kafeteryanın […]
Kategori: Genel
Stephanaie James – Ask Kumari
Hayal ve umut kenti Las Vegas’ın büyük kumarhanelerinden birinde oyun oynayan Alyssa Chandler’in bir istatistik uzmanı olduğundan kim kuşkulanabilirdi? Doğal olarak hiç kimse, daha doğrusu Jordan Kyle dışında hiç kimse…. Jordan, kendinden emin bu genç kızı ilk fark ettiğinde, kendi ayarlarında bir rakiple karşı karşıya olduğunu anlamıştı. O gece, şansıyla kumar oynarken Alyssa da kendini […]
Stephan Jay Gould – İnsanın Yanlış Ölçümü
Insanın Yanlış Ölçümü’nün (The Mismeasure of Man) ilk başlığı, kahramanım Charles Darwin’i, Vayage of the Beagle’da köleliği yerden yere vururken tırmandığı zirvede biyolojik belirlenimcilik hakkında sarf ettiği o muhteşem, keskin ifadelerinden ötürü onurlandırıyordu. Darwin’in, bu kitabın baş sayfasında bir öndeyiş olarak aktardığım, “Yoksullarımızın sefaletine doğa kanunları değil de kurumlarımız yol açıyorsa, günahımız büyüktür,” satırlarından hareketle […]
Stendhal – Parma Manastırı
Stendhal, 1935 yılında kuzeni Romain Colomb’a yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Benim gerçek işim, tavan arasında roman yazmak. Birtakım saçmalıklar yazmayı, 800 frank değerindeki işlemeli bir pelerin giymeye yeğliyorum.” O sırada, İtalya’da Fransız Konsolosu’ydu; görevinden ve İtalya’daki yaşayışından bıkmıştı; Rue de Richelieu’deki küçük dairesinde, paranın kıt, ama sanatsal, düşünsel etkinliklerin bol olduğu, ünlü romanı Kızıl ile […]
Stendhal – Lamiel 2
Erdemle karşılaşır karşılaşmaz, Lamiel’e gelen ilk duygu, bunun ikiyüzlülük olduğuna inanmaktı. Sansfin ona: – Dünya, yalnızca saflar ve hileciler olarak ikiye bölünmüştür; yoksa, ahmakların sandığı gibi zenginler ve yoksullar, namuslular ve ahlaksızlar olarak değil, diyordu; Napoleon’un düşüşünden bu yana, XIX. yüzyılı açıklayan gizin anahtarı budur işte; çünkü, kişisel yiğitlik, özyapı sağlamlığı, ikiyüzlülüğün el atamayacağı şeylerdir. […]
Stendhal – Lamiel 1
Stendhal, üç yılı aşan bir iznini Fransa’da geçirdikten, bu süre içinde Bir Turistin Anıları, Castro Rahibesi ve Par¬ ma Manastırım yayınladıktan sonra, 1839 Ağustosunda Civita-Vecchia’ya (*) dönmüştü. Konsolosluk görevini yeniden elde edip İtalya’da edindiği alışkanlıklarına kavuş¬ tuktan sonra, Roma ile yaşamını kazandığı Adriyatik kı¬ yısındaki küçük liman arasında eskisi gibi mekik dokuma¬ ya başlar başlamaz, […]
Stella Molinas Trevez – Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53
12Mart2000 Hahamın korumaları eşliğinde bekleme salonuna doğru ilerlerken merakla etrafa göz gezdirmeye başladım. Büyük, oymalı bir kapıdan girdikten sonra, dar bir antreden geçip kapısı açık olan salona girdik. Korumalar biz oturduktan sonra dışarı çıktılar. Buraya gelene kadar sakindim ama salona girerken, kapının eşiğine ayağım takılınca, bütün özgüvenim yok olmuştu. Verilecek cezayı korkuyla bekleyen bir öğrenci […]
Stella Adler – Aktorluk Sanati
Ö nüm üzdeki birkaç ay boyunca tekrar tekrar oyunculuğun kendiniz hakkında olmadığını söylediğimi duyacaksınız. Am a en başta kendinizin de önemli olduğunu bilmenizi isterim. Çok m eşgul bir dünyada yaşıyorsunuz. Kahvenizi içmediniz, ya da kafeteryadan aldınız. Bebeğiniz evde ağlıyor, eşiniz sizi sevmiyor, ya da sevgiliniz sizi aram adı. Herkesin sorunları var. N erede olduğunu bilmeyen, […]
Stefanos Yerasimos – Pontus Meselesi (1912 – 1923)
Anadolu’daki Hıristiyanların en kalabalık olduğu yerdi. Bunların büyük bölümü Ortodoks Hıristiyan idiler, yani Ermeni değildiler ama o dönemde Ortodoksların Yunanlı olduklarını söylemek güçtü. Çünkü bunların esas olarak 4. yüzyıldan itibaren Gürcülerin Hıristiyanlaştırılan iki ana gurubu olan Tzanlar (Canik bölgesinde) ile Lazların (Lazistan bölgesinde) soylarından geldikleri, genellikle Rumca konuşmakla beraber yerel bir diyalekt kullandıkları ve kendilerine […]
Stefan Zweig – Yakıcı Sır
Stefan Zweig, 1881 yılında Viyana’da doğdu. Baba, Habsburglar Avusturyası’nın Moravia eyaletinden bir ailedendi. Viyana’ya yerleşmişti ve tekstil fabrikatörüydü. Anne, geçmişi İtalya ve Almanya’ya kadar uzanan varlıklı bir iş adamları ailesinden geliyordu. Habsburglar İmparatorluğu’nun Slav, Cermen, İtalyan asıllı “Milletler Mozaiği ” toplum ve düşün yapısında ve böylesine çok yanlı bir ana-babadan dünyaya gelmiş olmak, Stefan Zweig’ın […]
Stefan Zweig – Ruh Yoluyla Tedavi
Doğanın verdiği her sıkıntı daha yüksek bir memleketin anımsanmasıdır. Nova/is Sağlıklı olmak insanlar için doğaldır, hastalık ise doğal değildir. Sağlık; vücut sağlığı normal kabul eder, tıpkı akciğerlerinin havayı, gözlerinin ışığı doğal kabul ettiği gibi; yaşamın genel duygusu içinde birlikte sessizce yaşayarak büyür. Ama hastalık; hastalık birdenbire yabancı biri gibi içeri dalar, korkudan dehşete düşen ruha […]
Stefan Zweig – Rotterdamli Erasmus
Rotterdamlı Erasmus: Zaferi ve Trajedisi adlı deneme, Stefan Zweig’ın deneme türünde başyapıtı sayılmaktadır. Zweig bu denemeyi kaleme aldığında, yani 1934 yılında, ününün doruğundaydı. Eserleri, Fince ve Ermenice gibi diller de dahil, dünyanın hemen bütün konuşulan dillerine çevrilmişti ve sadece eserlerinin hangi dillere çevrilmiş olduğunu gösteren kaynakça bile başlı başına bir kitap kalınlığındaydı. Genelde sanatçı kişiliklerinin […]
Stefan Zweig – Olaganustu Bir Gece
Aşağıdaki notlar, 1914 sonbaharında Rava-Ruska’da bir Avusturya hafif süvari alayıyla katıldığı çarpışmalarda şehit düşen Baron Friedrich Michael von R.’nin yazı masasında mühürlenmiş bir paketin içinde bulunuyordu. Ailesi sayfalara üstünkörü bir göz gezdirip, bir de başlığına bakarak bu yazılarda sadece akrabalarının edebi bir çalışmasının söz konusu olduğuna kanaat getirince, notları gözden geçirmem için bana verdiler ve […]
Stefan Zweig – Murebbiye
Mürebbiye İki çocuk şimdi odalarında yalnızlar. Işıklar sönük. Oda ya karanlık çökmüş, sadece yataklarınıri bulunduğu yerde hafif, beyaz bir yansıma görülüyor. Solukları son derece ha fif, insanın uyuduklarına inanacağı geliyor. Ne var ki çocuklardan biri, “Baksana!” diye sesleniyor. Alçak sesle, neredeyse korkarak karanlığın içine seslenen kızlardan küçüğü, on iki yaşında olanı. Ondan sadece bir yaş […]
Stefan Zweig – Mecburiyet
Kadın hâlâ derin uykuda, düzenli ve güçlü nefesler alıp veriyordu. Hafif aralanmış ağzı gülümseyecek ya da bir şeyler söyleyecek gibiydi ve yorganın altındaki genç, diri göğüsleri huzurla inip kalkıyordu. Pencerelerden içeriye yeni doğan günün ilk ışıkları vuruyordu. Fakat kış sabahının ışığı zayıftı. Karanlıkla aydınlık arası bir ışık kararsız bir şekilde vuruyordu uyuyan her şeye ve […]
Stefan Zweig – Marie Antoinette
Kraliçe Marie-Antoinette’in hikâyesini yazmak demek, onu suçlayanlar ile savunanların en şiddetli biçimde karşı karşıya geldikleri, yüz yıldan fazla sürmüş bir geçmişi kayda geçirmek demektir. Tartışmanın ateşli bir havaya bürünmüş olmasının sorumluları, onu suçlayanlardır. İhtilal, krallık rejimini vurmak için kraliçeye, kraliçenin kişiliğinde de onun kadın yönüne saldırma ihtiyacını hissetmiştir. Ne var ki, hakikatşinaslık ile politikanın birbiriyle […]