Kategori: Genel

Stephen King – Kara Ev, Tilsim

ESKİ BİR DOSTUN DEDİĞİ GİBİ, burada şimdiki zamanın akıcılığında, hiçbir şeyin kesin olmadığı bir yerdeydik. Burası: Deniz seviyesinden yaklaşık altmış metre yükseklikte, gökyüzünde kartalların süzülerek uçuştuğu, Mississippi Nehri’nin kıvrımlarının doğal bir sınır oluşturduğu Wisconsin’in uzak batı kenarı. Şimdi: Temmuz ayının ortasında bir cuma sabahının erken saatleri. Bir iki yıl önce girdiğimiz yeni yüzyılın ve yeni […]

Stephen King – Falci

BÖLÜM 1: «Daha sıska» diye fısıldamıştı, burnu çürük ihtiyar çingene William Halleck ve karısı tam mahkeme binasından çıkarlarken. Bu bir tek kelimecik bile, adamın ne)’esindeki iç bayıltıcı kokunun burunlarına sinmesine yetmişti. «Daha sıska» ve Halleck’ın kendisini geri çekmesine fırsat vermeden bükük parmağını yanağına sürmüştü üstelik. İhtiyarın dudakları oynadıkça bir yara gibi açılan ağzında, siyah ve […]

Stephen King – Doktor Uyku

Georgia’lı fıstık çiftçisinin Beyaz Saray’a taşındığı yılın aralık ayının ikinci günü Colorado’nun en büyük otellerinden biri yanıp kül oldu. Overlook’un onarılamayacak kadar hasar gördüğüne karar verilirken Jicarilla Belediyesi tarafından soruşturmayı yönetmekle görevlendirilen itfaiye müfettişi, yangının bozuk kazan yüzünden çıktığı sonucuna vardı. Kazanın yaşandığı kış mevsiminde otel kapalı olduğundan olay anında Overlook’ta yalnızca dört kişi vardı. […]

Stephen King – Dennis’in Öyküsü

Buna bir aşk üçgeni öyküsü diyebilirsiniz sanırım. Amie Cunningham, Leigh Cabot ve Christine tabii. Yalnız Christine’in Arnie’nin ilk aşkı olduğunu da anlamanızı isterim. Henüz yirmi iki-sindeyim ve büyük deneyim sahibi bir erkek gibi konuşamam. Yine de bana kalırsa Christine, Arnie’nin tek, gerçek aşkıydı. Bu yüzden de bir felaket oldu. Arnie’yle aynı sokakta büyüdük. Birlikte Owen […]

Stephen King – Ceset

En önemli şeyler, söylemesi en zor olan şeylerdir. Bunları söylerken utanırsınız. Çünkü kelimeler küçültür onları. Kafanızın içindeyken sonsuz gibi, kocaman görünen şeyleri kelimeler hayat boyuna indirger. Ama hepsi bu kadarla da kalmıyor, öyle değil mi? En önemli şeyler, gizli yüreğiniz nereye gömülüyse oraya pek fazla yakındır. Düşmanlarınızın çalmaya can attığı bir hazinenin işaret taşları gibi. […]

Stephen King – Cep

Medeniyet ikinci karanlık çağına pek de şaşırtıcı olmayan kanlı bir yol üzerinde girdi ama giriş sürati, en karamsar fütürist tarafından bile öngörülemedi. Sanki ilerlemek için hazır bekliyordu. Ekim ayının ilk günü Tanrı cennetinde, borsa 10.140 seviyesinde ve uçakların çoğu da gecikmesizdi (Chicago’ya inip kalkanlar hariç, ama bu zaten beklenmedik bir şey değildi). Đki hafta sonra […]

Stephen Jay Gould – Yaşamın Tüm Çeşitliliği – İlerleme Mitosu

sa�nın savurgan ogul meselinden tutun da Tennesse Williams’ın Kızgın Damdahi Kedi’sine dek uzanan eski bir ya�ınsal temada, en çok sevilen çocuğumuz çoğu kez, yavrulanmızın arasında en sorunlu ve yanlış anlaşılmış olanıdır. Çok ama çok sevdiğim dik başlı oğlum Yaşamın Tüm Çeşicliliğf1 için kaygılanıyorum. Birbirinden farklı uç kök (ve rota) aracılığıyla on beş yıl boyunca bu […]

Stephen Jay Gould – Darwin ve Sonrası

Saygın Amerikalı genetikçi H. J. Muller 1 959’da yaptığı bir konuşmada, “100 yıllık Darwin’sizlik yeter artık” diye yakınıyordu. Origin ofSpecies’in ( Tür/erin Kökeniı>) yüzüncü yıldönümünün böylesine kötümserlikle karşılanması birçok dinleyiciyi şaşırtmıştı; ancak hiç kimse, ifade edilen hüsranın haklılığını inkar edemedi. Daıwin neden hep zor anlaşılmıştır? On yıl içinde, düşünce dünyasım evrimin gerçekleşmiş olduğuna inandırdı, ama […]

Stephen Jay Gould – Binyılı Sorgulamak

Bu kitap hakkında düşünmeye 1950 yılının Ocak ayının ilk haftasında başladım. Sekiz yaşındaydım ve hayatıının önemli bir kısmı haftalık ritüellerin verdiği basit zevkler etrafında dönüyordu. Pazar günleri The New York Times’ın spor sayfalarını çıkartıp birinci ligdeki beyzbol oyuncularının küçücük puntolarla diziimiş performans kayıtlarına bakardım. Elime bir kart alıp, en tepeden başlayarak her bir oyuncunun bütün […]

Stephen Harrod Buhner – Yeryüzü ile Konuşma Sanatı

Öyle bir zaman ki, iki ayaklılar ailesi için en güncel konulardan biri kutsal olanla yeniden tanışıklığa geçmek iken, Stephen Harrod Buhner’in kitabı bu yolculuğu anlamamız için mükemmel bir fırsat sunuyor. Kitap boyunca paylaştığı kendi derinleşme süreci ile birlikte insanlığın kutsalı arayışının doğası üzerine yürüttüğü fikirler, bütünlük ve kutsallığı arayanlara ciddi anlamda yaran dokunabilecek mahiyette. Kutsal […]

Stephanie Meyer – Geceyarisi Gunesi

Bu, günün uyuyabilmeyi dilediğim zamanıydı. Lise. Ya da doğru sözcük Araf mıydı? Eğer günahlarımı telafi etmenin bir yolu olsaydı, bu bir ölçütte çeteleye yazılmalıydı. Can sıkıntısı alışabildiğim bir şey değildi; her gün inanılmaz derecede, bir öncekinden daha tekdüze geliyordu. Sanırım benim uyuma biçimim buydu – eğer uyku aktif dönemler arasındaki hareketsiz durum olarak tanımlanırsa. Kafeteryanın […]

Stephanaie James – Ask Kumari

Hayal ve umut kenti Las Vegas’ın büyük kumarhanelerinden birinde oyun oynayan Alyssa Chandler’in bir istatistik uzmanı olduğundan kim kuşkulanabilirdi? Doğal olarak hiç kimse, daha doğrusu Jordan Kyle dışında hiç kimse…. Jordan, kendinden emin bu genç kızı ilk fark ettiğinde, kendi ayarlarında bir rakiple karşı karşıya olduğunu anlamıştı. O gece, şansıyla kumar oynarken Alyssa da kendini […]

Stephan Jay Gould – İnsanın Yanlış Ölçümü

Insanın Yanlış Ölçümü’nün (The Mismeasure of Man) ilk başlığı, kahramanım Charles Darwin’i, Vayage of the Beagle’da köleliği yerden yere vururken tırmandığı zirvede biyolojik belirlenimcilik hakkında sarf ettiği o muhteşem, keskin ifadelerinden ötürü onurlandırıyordu. Darwin’in, bu kitabın baş sayfasında bir öndeyiş olarak aktardığım, “Yoksullarımızın sefaletine doğa kanunları değil de kurumlarımız yol açıyorsa, günahımız büyüktür,” satırlarından hareketle […]

Stendhal – Parma Manastırı

Stendhal, 1935 yılında kuzeni Romain Colomb’a yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Benim gerçek işim, tavan arasında roman yazmak. Birtakım saçmalıklar yazmayı, 800 frank değerindeki işlemeli bir pelerin giymeye yeğliyorum.” O sırada, İtalya’da Fransız Konsolosu’ydu; görevinden ve İtalya’daki yaşayışından bıkmıştı; Rue de Richelieu’deki küçük dairesinde, paranın kıt, ama sanatsal, düşünsel etkinliklerin bol olduğu, ünlü romanı Kızıl ile […]