Ne yaşam ne ölüm. Eric Svendsen’in form doldururken insanı sıkacak ölçüye vardırdığı titizliğinden nefret ediyordum. Özellikle de bugün. Bana bir adli tabibin net ve sarih bir teknik rapor hazırlaması gerekiyordu, hepsi bu. Ama İsveçli kendine hâkim olamıyordu: cümleleri yüksek sesle okuyor, sonra büyük bir itinayla sözcüklerin sıralarını değiştiriyordu. – Luc yakında kendine gelir, diye devam […]
Kategori: Genel
Jean-Christophe Grange – Ölüler diyarı
Le Squonk’ta hoşuna giden bir şey yoktu. 10. Bölge’deki, harabeye dönmüş bir binanın üçüncü bodrumunu mekân tutmuş, sözüm ona revaçta bir striptiz kulübü. Basamaklar, duvarlar, zemin, tavan, tepeden tırnağa her yer siyah. Cinayet Büro’nun 1. Ekip Amiri Stéphane Corso merdivenlere yönelir yönelmez midesine bıçak gibi saplanan sağırlaştırıcı bir vınlama; aklına metro geldi… Hiç alakası yok; […]
Jean-Christophe Grangé – Ölü Ruhlar Ormanı
Evet buydu. Kesinlikle bu. Geçen ay Vogue dergisinde gördüğü Prada marka ayakkabılar. Takımı tamamlayacak kibar, ağırbaşlı bir ayrıntı. Kafasında tasarladığı elbiseyle –Dragon Sokağı’ndan satın aldığı şu anlamsız siyah elbise– mükemmel olacaktı. Kısacası tuhaf. Gülümsedi. Jeanne Korowa çalışma masasının ardında gerindi. Nihayet akşam giyeceği kıyafeti bulmuştu. Hem görünüm olarak hem de ruhen. Bir kez daha cep […]
Jean-Christophe Grange – Leyleklerin Ucusu
Büyük yolculuk öncesi, Max Böhm’e onu son bir kez ziyaret edeceğime söz vermiştim. O gün, Güneybatı İsviçre’nin üzeri, fırtına bulutlarıyla kaplıydı. Gökyüzü, içinden yarısaydam parıltıların çıktığı siyah ve mavimsi derinlikler açıyordu. Her yandan sıcak bir yel esiyordu. Kiralık arabamın direksiyonunda, Leman Gölü boyunca ilerliyordum. Montreux dönemecin sonunda, elektrikli havadan puslanmış gibi göründü. Gölün suları kaynıyor, […]
Jean-Christophe Grangé – Kurtlar İmparatorluğu
— Kırmızı. Anna Heymes gitgide kendini rahatsız hissediyordu. Deney en ufak bir tehlike içermiyordu, ama o anda beyninin içinin okunabilecek olması onu derinden etkiliyordu. — Mavi. Yarı karanlık bir odanın tam ortasına yerleştirilmiş inox bir masanın üzerine uzanmıştı, kafası, beyaz ve yuvarlak bir makinenin ortasındaki deliğin içine yerleştirilmişti. Yüzünün tam karşısında, başının üzerine hafif eğik […]
Jean-Christophe Grange – Kongo’ya Ağıt
Lubumbaşi Havalimanı, Kongo-Kinşasa. Uçağa binmek için büyük bir itiş kakış yaşanıyordu. Uçak alelacele boyanmıştı. Havada kesif bir kerosen kokusu vardı. Uçağın dibinde Siyahi adamlar ile aptallaşmış Beyazlardan oluşan bir kalabalık bekleşiyordu. Bağrışmalar. El kol hareketleri. Bubular.1 Mukavva kutular. Bu kargaşa sıradan yerel bir gelenek miydi? Yoksa toplumsal gerilemenin şaşırtıcı bir örneği mi? Uzun zamandan beri […]
Jean-Christophe Grange – Koloni
Çığlık orgun içinde hapsolmuştu. Org borularında çınlıyordu. Kilisenin her yerinde yankılanıyordu. Güçsüz. Boğuk. Hırıltılı. Lionel Kasdan birkaç adım ilerledi ve yanan mumların yanında durdu. Koroyerine, mermer sütunlara, koyu frambuaz renkli deri taklidi kumaşla kaplanmış sandalyelere göz gezdirdi. Sarkis, “Yukarıda, orgun yanında” demişti. Kendi ekseni etrafında döndü ve üst balkona çıkan taş basamaklı sarmal merdivene yöneldi. […]
Jean-Christophe Grange – Kizil Nehirler
“GA-NA-MOS! Ga-na-mos!”[1] Pierre Niémans, parmaklarını elindeki çok kısa dalga telsiz vericisinin üzerine kenetlemiş, biraz aşağıda, Parc-des- Princes’in beton rampalarından inen kalabalığı izliyordu. Binlerce coşkulu, ateşli kelle, binlerce beyaz şapka ve rengârenk kaşkol, başdöndürücü alacalı bir kurdele oluşturur gibiydi. Konfeti yağmuru. Ya da sanrılı iblisler sürüsü. Ve hep aynı üç hece, aynı yavaş ve vurucu nakarat: […]
Jean-Christophe Grange – Kaiken
Yağmur. Tüm zamanların en boktan haziran ayı. Birkaç haftadan beri aynı gri gökyüzü, aynı yağmur, aynı soğuk hava, yani aynı nakarat. Ve daha da kötüsü hâlâ gece. Başkomiser Olivier Passan, namlusuna mermi sürdükten sonra Px4 Storm SD’sini emniyet mandalı açık bir şekilde dizlerinin üstüne koydu. Sol eliyle yeniden direksiyonu kavradı, diğer eline iPhone’unu aldı. Dokunmatik […]
Jean-Christophe Attias, Esther Benbassa – Paylaşılamayan Kutsal Topraklar ve İsrail
K., kendini kaybettigi, daha önce hiçbir yaratıgın dalamadıgı kadar derine daldıgı izlenimini üzerinden atamıyordu; yabancı ellerde, havanın bile artık anayurt havasının ögelerini taşımadıgı, sürgünden bagulacak gibi olundugu ve saglıksız dürtülerin ortasında, yürümeyi sürdürmekten, kendini kaybetmeyi sürdürmekten öte artık elden hiçbir şeyin gelmedigi bir ülkede … Franz Kafka, Şato Tüm bu sürgün yüzyılları boyunca, İsrail toprağı […]
Jean Vercoutter – Eski Mısır
1. Mısır ve Biz -Maddi dünyanın sıkıntılarının ve geleceğin belirsizliğinin düşüncelerimizi ‘altüst ettiği, umut vaat eden çok çeşitli ve deği şik araştırmalarm zihnimizi yeterince meşgul ettiği bir dönemde bizden çok uzakta kalmış olan Eski Mısır’la ilgilenmek anlamsız hatta tuhaf gözükebilir. Birleşmiş bir Mısır’ı ilk firavunların yönetmesinin üzerinden beşbin yıldan ,fazla bir süre, bu medeniyetin ebediyen […]
Jean Ure – Pembe Giysiler Hic Havali Degil
Keri, ‘‘Çok ciddiyim! Şu kıza baksanıza,” dedi, Jessamy jones okulun bahçesinde, herkesin tam ortasında amuda kalkmıştı. Ayaklarını havaya diktiği için eteği pıt! diye aşağı inmiş, suratına yapışmıştı. “Hava atıyor işte,” dedim. ‘‘Merak etmeyin,” dedi Lily. ‘‘Bir dakika sonra yere yığılı verecek.” Ama Jessamy yere yığılmadı. Kötü şans! Amuda kalkmış öylece dururken etrafına onu hayranlıkla seyreden […]
Jean Starobinski – Eleştirel İlişki
Eleştiri hakkında son zamanlardaki tartışmanın oldukça kesin proje ve kararlan ortaya çıkarma gibi değerli bir yönü oldu. Tartışmanın başlıca tarafları, inandırıcı olmak ve taraftar bulmak için, , .ayırıcı özellikleri vurgulama gereği duydular. Bakış açılarının birçok polemik arasından geçerek bu şekilde belirginleştiğini görmekten hiç kimsenin şikayetçi olacağı yok. Açıkça ortaya konan her tavır alma, her anlaşmazlık, […]
Jean Servier – Etnoloji
Etnoloji, “İnsan Bilimleri” denen daha pek çok bilim dalıyla birlikte, tıpkı Çiçeron’un gururuyla, atalannın ilkinin kendisi olduğunu durmadan yinelernekten çekinmeyen zıpçıktı gibi, her seferinde öyküsünü yeniden anlatmak özelliğini paylaşıyor. Matematikçiler, Sümer ve Akş.t’tan beri, soyağaçlanm yİnelernek gereği duymuyorlar, ne de Tir’deki lal kumaş boyacılan ve cam üreticilerinden beri kiroyacılar ve ne de Arkhimides’in halef ve […]
Jean Rudel – Resim Tekniği
Belirli bir malzeme seçimi ve onlann kullanımlannda belirli bir tekniklik olmaksızın yapıt varolamaz. Sözkonusu olan i-ster saf plastik yaratı, ister bir imgenin formül haline getirilmesi olsun, yapıtın aldJ� biçim, tıpkı anlamı gibi, büyük oranda bu özdeklilte baıthdJr. Fakat, resimsel olgu ayru zamanda, her ikisi de sık sık birarada olabilen, belirli sayıda tarihsel uygulamanın veya çaltdaş […]
Jean Paul Sartre – Özgürlük Yolları 3 – Yıkılış
Ahtapot! Bıçağına davrandı, gözlerini açtı, düşm üş. Hayır! Ahtapot oradaydı, üzerinde, vantuzlarıyla emiyor, sömürüyordu: Sıcak! Terliyordu. Gece bire doğru uyuyabilmişti, ikide sıcak uyandırmıştı, kendini soğuk suyla doldurduğu banyoya atmış, sonra öylece, kurulanm adan gelip yatmıştı; hem en ardından demirci körüğü derisinin altına sıcak soluğunu üfürm eye başlam ıştı gene, başlamıştı, yeniden terlem eye başlamıştı. Ortalık […]