William S. Burroughs – Yumusak Makine

Gemiciyle deliğe takılıyorduk ve fena yapmıyorduk. Ortalama bir gecede on beş sent öğleden sonraları kurtarıyor ve özgürler diyarından yollandığımız sabaha karşıları kısaltıyor. Ama bende damar kalmamıştı. Bir fincan kahve daha almak için tezgaha gittim… Joe’nun Lokantası’nda, fincanın altında bir peçeteyle kahve içmek ki kafeteryalarda ve lokantalarda çok oturmuş birinin göstergesi diye bilinir bu… Bir adamı […]

Yukup Kavas – Dut Yemis Bulbul

İnsana bakıldığında onun anlaşılmayan gizli yanları, bilinmeyen tarafları bulunmak anlamlarını taşır. Eski insanlar: “Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içindedir.” derler. Bir hayvanı dış görünüşüyle tanımak mümkündür. Ama insanı dışından tanımak zordur. Onun gizli ve hileli taraflarını söz ve davranışları ortaya çıkarır. İnsan çoğu zaman kendini gizler. Eski hakimlerden biri rüşvet almış. Görev yaptığı yerde halkı […]

Yukio Mişima – Bir Maskenin İtirafları

“Güzellik … dehşet verici, korkunç bir şey! Dehşet verici, çünkü tanımsız bir şey, Tann bazı bilmeceler ortaya attığı için tanımlanması da olanaksız. Burada kıyılar birbirine yaklaşır, bütün çelişkiler bir arada yaşar. Ben çok okumuş falan değilim, ama bu konuda çok düşünmüşümdür. Sırlar korkunç derecede çok! Bu kadar çok bilmece yeryüzünde insana zulüm ediyor. Bildiğin gibi […]

Yukio Mişima – Bereket Denizi 4 – Meleğin Çürüyüşü

Açık denizdeki pus yüzünden uzaktaki gemiler kapkara görünüyordu. Yine de hava düne oranla daha duruydu. İzu Yarımadası’nın dağ sırtları seçilebiliyordu. Deniz bu mayıs ayında durgundu. Güneş ışığı güçlüydü, yalnızca küçük bulut kümeleri vardı; deniz masmaviydi. Minicik dalgalar kıyıya vuruyordu. Dalgacıkların karnı, dalga kırılmadan hemen önce tatsız bir bülbül rengine dönmüyordu; sanki içlerine her türlü pis […]

Yukio Mişima – Bereket Denizi 3 – Şafak Tapınağı

Bangkok’un yağış mevsimiydi. Hava sürekli, ipince yağan bir yağmurla yüklüydü; yağmur damlaları çoğu kez parlak bir ışık demetinin içinde dans ediyordu. Göğün orasında burasında mavi delikler hiç eksik olmuyordu; bulutlar güneşin çevresinde en yoğun biçimde kümelendiğinde bile, çevrelerindeki göğün rengi göz kamaştıracak kadar maviydi. Yaklaşan bir fırtına öncesinde gökyüzü uğursuz, tehdit edici bir karanlığa bürünürdü. […]

Yukio Mişima – Bereket Denizi 2 – Kaçak Atlar

Bir samurai ailesinde dünyaya gelen Yukio Mişima, hem bedeni hem de zihni denetlemeyi, İmparatora bağlılığı yücelten bir düstur edindi – Zen’in hoşgörüsüzlük, kendini fedâ etme düşüncesini de üreten bir düstur. Bereket Denizi adlı dörtlemesinde de dile getirdiği gibi Mişima, otuzlu yılların militaristlerinin (ve çağdaş ardıllarının) çıkarcı kibirlerinin, fırsatçılıklarının, samurai düsturuna ters düştüğüne inanmaktadır. İlk romanı, […]

Yukio Mişima – Bereket Denizi 1 – Bahar Karları

Derste konu Rus-Japon Savaşına gelince, Kiyoaki Matsugae en yakın arkadaşı Şigekuni Honda’ya savaşa ilişkin neler anımsadığını sordu. Şigekuni’nin savaşla ilgili anıları bulanıktı – bir keresinde bir fener alayının geçişini izlemek üzere ön kapıya götürüldüğünü anımsıyordu yalnızca. Savaşın sona erdiği yıl her ikisi de on bir yaşındaydı, Kiyoaki’ye kalırsa o günleri biraz daha iyi anımsamaları gerekirdi. […]

Yukio Mişima – Altı Çağdaş No Oyunu

Japon olmayıp da bir Nô Oyunu izieyebilen ilk seyircilerden biri Amerikan generali Ulysses S.Grant’tir. 1879 yılında, bir dünya gezisi sırasında Tokyo’ya da u�ayan generale, yabancı bir ülkeden gelmiş bu ünlü konuAa, nasıl bir e�lence sunulabilec�� konusunda bir hayli bocalayan Japonlar, büyük Nô oyuncusu Hôshô Kurô’ dan, bir gösteri sunmasını dilemişlerdi. Saçianna kır düşmüş eski savaşçı […]

Yukio Misima – Yaz Ortasinda Olum

Koşuşturmaca içerisinde geçen gençlik yıllarımı bir türlü eğlenceli, güzel yıllar olarak anımsamayı beceremiyorum. “Her yere düşerken güneş ışıkları,” diyor Baudelaire, “tükendi gençliğim zifiri karanlık fırtınalarda.” Gençlik anıları tuhaf ölçüde trajedi haline getirilir. Neden büyümeye, o sürece ait anılar trajedi haline geliverir acaba? Bunu şu an bile anlayamıyorum. Kimse de anlayamaz herhalde. Yaşlılık yıllarındaki durgunlaşan bilgelikle, […]

Yukio Misima – Dalgalarin Sesi

Şarkılar Adası Uta-Jima, aşağı yukarı bin dört yüz nüfuslu, dört kilometre kadar kıyısı olan küçük bir ada. Adada, manzarası özellikle güzel olan iki yer var. Bunlardan biri, adanın zirvesine yakın bir yere inşa edilmiş, kuzeybatıya bakan Yaşiro Tapınağı. Buradan İse Körfezi bütün genişliğiyle görünür. Ada, körfezi Pasifik Okyanusu’yla birleştiren boğazın tam ortasında yer alır. Kuzeyden […]

Yucez Erey – The Profesyonel

Bu sabah hayatında en sık rastlanan şey yine oldu ve sen yine zerre kadar şaşırmadın. İstisnasız her gün yaşanan, alışageldiğin bir olay bu. Sarı bir nokta, görebildiğin en uzak mesafeden kendini gösterdi ve uçsuz bucaksız alana rengini vermeye başladı. Bu dünyada yaşayan herkesin gördüğü tek ortak manzara: güneş doğuyor. Güneş, sayamadığın kadar uzun zamandır doğuyor […]

Yorgo Seferis – Kapadokya Kaya Kiliselerinde Üç Gün

Bir haziran günü çıktık yola. Karım ve ben. E limizde Seferis’in 1953 baskısı, bulunmaz olmuş kitabının fotokopyaları. Geçtiği yollardan geçip izini süreceğiz; üç günlük simgesel bir gezide adım adım peşinden gideceğiz, kayalara, kovuklara tırmanacağız, fotoğraf çekeceğiz. Bir gün sonra da Enis ve F.T. gelecekler Ürgüp’e. Üç gün de onlar kalacaklar. En azından akşamları birlikte olacağız, […]

Yolande Mukagasana – Olum Beni Istemiyor

”Günlerini dışarıda geçirse de, Tanrı her geçe Ruanda’ya geri döner.” Benim ülkemde bu, misyonerlerin kuşatmasından daha eski bir atasözüdür. Evet, Imǚ ana’nın her akşam uyumak için Ruanda’ya döndüğü söylenirdi. Rahipler, ona Mungu dememiz gerektiğini öğretmişlerdi bize; Svahili dilinde Tanrı demekti bu. Ancak kısa süre içinde, önceleri gizlice, sonradan açık açık, yeniden Imǚ ana demeye başladık […]

Yoko Ogawa – Profesor ve Hizmetci

Biz ona Profesör diyorduk. Profesör ise oğluma “Kök” ismini takmıştı, çünkü oğlumun yassı kafasını karekök işaretine benzetirdi. Profesör, oğlumun saçlarını okşarken, “İşte zekâyla dolu bir kafa,” dedi. Arkadaşlarının kendisiyle dalga geçmemesi için şapka takan Kök ise umarsamaz bir şekilde omuz silkti. Profesör, “Bu küçücük işaretle sonsuz miktarda sayıyı, hatta görünmeyen sayıları dahi bilebiliriz,” diyerek tozlu […]

Yirmisekiz Celebi Mehmet – Paris Sefaretnamesi

Günümüzden tam iki buçuk yüzyıl önce kaleme alınan Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Paris Sefâretnâmesi’nin, ülkemiz batılılaşma tarihinin ilk günleri için oldukça önemli bir yeri vardır. Sefâretnâme bir yanıyla, o günlerin batılılaşma çabasındaki Osmanlı devlet adamları için bir program niteliği taşımaktadır. Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin XVIII. yüzyıl Fransa’sında seyahati sırasında gördüğü yerleri anlatırken çevresine bakışındaki dikkati […]