Bir kelebek bulutu gökyüzüne yükseldi, hafif bir yaz rüzgârı bulutu gök boyunca yaydı ve parıl parıl yüz bin genç yüz onları izlemek için havaya çevrildi. O geniş alanın en önünde bir kız oturuyordu, on gündür izlemekte olduğu kız. Avını inceleyen bir avcı gibi artık kızın her hareketini, yüzünün mimiklerini, bir şey dikkatini çektiğinde başını kaldırmasını, […]
Wilbur Smith – Surek Avi
Gün ışığı görmemişti, bugünkü biçimini aldığı iki yüz milyon yıldan beri. Gene de damıtılmış bir güneş ışını damlasına benziyordu. Yerkabuğunun altında, ta derinlerde, çekirdeğinden yükselen erimiş magmanın içinde, güneşin yüzeyi kadar yüksek bir ısıda oluşmuştu. O korkunç sıcakta tüm kirinden, pisliğinden arınmış, geriye sadece değişime uğramamış karbon atomları kalmış, bu atomlar da dağları ezebilecek bir […]
Wilbur Smith – Simdi Olmek Zamani
Claudia iki saatten beri hiç kımıldamadan oturuyordu. Artık hareket etme ihtiyacı dayanılamayacak bir hal almıştı. Sanki vücudunun her kası kımıldama özlemiyle titreşiyordu. Kaba etleri uyuşmuştu. Av kulübeciğine girmeden önce mesanesini boşaltmasını salık vermişlerdi ona. Ama erkeklerin yanında utandığı ve Afrika’nın bu çalılık bölgesinde hâlâ gidip kendine özel bir yer bulamayacak kadar korktuğu için bu işi […]
Wilbur Smith – Seytan Cigligi
Balığın geç çıktığı o mevsimlerden biriydi. Teknemi ve tayfamı zorluyor, her gün biraz daha kuzeye gidiyor, her gece karanlık bastıktan sonra Büyük Limana dönüyordum. Mozambik akıntısının şarap moru dalgalarından irilerine rastladığımızda Kasımın altısı .olmuştu. Artık, balık olsun da ne olursa olsun, diyecek hale gelmiştim. Bu kere bir tek müşterim vardı: New Yorklu bir reklâmcı olan […]
Wilbur Smith – Sahin
1860 Afrika, şafaktaki güneşin ışığında, altın sarısı renkte, pusuya yatmış bir aslan gibi ufukta, alçak, sinmiş, belirdi. Robyn Ballantyne küpeşteye dayanmış, seyrediyordu. Daha şafak sökmeden bir saat öncesinden beri buradaydı, karanın gözükmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Kaptan Mungo St. John’u da kamarasından dışarıya uğratan, direkteki gözcünün değil, onun çığlığı olmuştu zaten. Bir anda güverte, doluverdi, her kafadan […]
Wilbur Smith – Onbirinci Yazit
YÜKSEK DAĞLARDAN IKI YALNIZ adam iniyordu. Soğuktan korunmak için, yolda eskittikleri kürkler ve çenelerinin altından bağlı, kulaklıklı deri şapkalar giymişlerdi. Sakalları karmakarışıktı, hava koşullan yüzlerinde izler bırakmıştı. Üç beş parça eşyalarını sırtlarına vurmuşlardı. Bu noktaya gelene dek çetin ve yıldırıcı bir yolculuk olmuştu. Önden gitmesine rağmen, nerede oldukları hakkında Meren’in hiçbir fikri yoktu, niye bu […]
Wilbur Smith – Nehir Tanrisi
Dökme fırınından çıkan erimiş maden gibi parlak nehir ağır ağır akıyordu çölde. Gökyüzü sıcağın buğusuyla titreşiyor, güneş sanki bakırcı çekicinin darbeleriyle her şeyi dövüyordu. Nil nehrini çevreleyen alçak tepeler darbelerin etkisiyle sarsılıyor gibiydi. Teknemiz papirüs yataklarının yakınından geçerken, su taşıyan sakaların gergin ve uzun kollarındaki su kovalarının gacırtılarını duyabiliyorduk. Bu ses teknenin burnundaki kızın şarkısıyla […]
Wilbur Smith – Muson Yagmurlari
Üç erkek çocuk küçük kilisenin gerisindeki dere yatağından yukarı doğru geldikleri için büyük evle ahırlardan görülemiyorlardı. Oğlanların büyüğü olan Tom her zamanki gibi önde, en küçük erkek kardeşi ise hemen arkasındaydı. Tom derenin köyün yukarsında ilk kıvrımını yaptığı yerde duraklayınca küçük kardeş yine tartışmaya başladı.”Niçin hep ben kedi olmak zorundayım. Niçin ben de eğlenceye katılamıyorum, […]
Wilbur Smith – Meleklerin Gazabi
1895 Üç atlı haftalarca süren yorucu ve sürekli arayışın bile körleştiremediği bir hevesle ormandan çıktılar. Dizginleri çekip atlarını mahmuz mahmuza getirerek yeni bir vadiye daha baktılar. Kuru kış otlarının tepelerinde soluk gül renkli pamuksu tohumları hafif rüzgârda danseder gibi iki yana sallanıyor, vadinin derinliklerinde otayan bir antilop sürüsü pembe sisler arasında bellerine kadar gömülüp yüzüyormuş […]
M. Asım Köksal – Hazreti Muhammed (S.A.V) ve İslamiyet – İslam Tarihi 1-8
Bizi, her şeyi yaratan, bitmez tükenmez nimetleri içinde yaşatan Yüce Allah’a hamd ve sena eder; sevgili Peygamberimiz, dünya ve âhirette en büyük rehber ve önderimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimizi ve bütün ev halkını, kendisiyle sohbet ve İslâm dâvâsına hizmet edenleri sevgi ve saygı ile selamlarım. İtalyan müsteşrik Caetani’nin; İslâmiyet ve Peygamberimiz hakkında bazı müsteşrik, profesör […]
Wilbur Smith – Mavi Ufuklar
Üçü, deniz kenarında duruyor ve ışığı karanlık sular üzerinde ışıltılı, titrek bir yol oluşturan ayı izliyordu. “İki gün sonra dolunay,” dedi Jim Courtney kendinden emin bir ifadeyle. “Büyük kırmızılar aslanlar kadar aç olacak.” Kumsala vuran dalga, köpükler oluşturarak ayak bileklerini sardı. “Burada durup çene çalacağımıza onu suya indirelim,” dedi kuzeni Mansur Courtney. Ay ışığının aydınlığında […]
Wilbur Smith – Maceracilar
Wally Handry, «Bu işi beğenmiyorum,» diye fikrini açıklayarak geğirdi. Sonra bunun tadını almak ister gibi diliyle dudaklarını yalayıp konuşmasını sürdürdü. «Bence bu iş, on gündür ortada kalmış bir leş gibi kokuyor. Çıplak göğsünün üstüne bir bardak yerleştirmiş, yataklardan birine serilmiş yatan adam, Kongo’nun sıcağında buram buram terliyordu. Bruce Curry başını kaldırmadan traş takımını dizmeye devam […]
Wilbur Smith – Leopar Karanlikta Avlanir
Ufak tefek, son Bushmen’lerin «Koca Kurak» diye adlandırdığı Kalahari çölünden küçücük bir rüzgâr kopmuş, bin mil, hatta daha da fazla yol alıp ta buralara kadar ulaşmıştı. Şimdi Zambezi vadisi yanındaki yükseltinin oralardaydı. Küçük rüzgâr tepeler arasında bölünüp parçalara ayrıldı. Erkek fil bu tepelerden birinin doruğuna yakın yerde duraladı. Tam tepede durup da siluetinin uzaklardan görünmesine […]
Wilbur Smith – Lanetliler korfezi
Flynn Patrick O’Flynn’ın mesleği fildişi hırsızlığıydı ve kendisi de büyük bir alçakgönüllülükle Afrika’nın doğu kıyısında bu konuda eline su dökecek başka bir insan olmadığını söyler dururdu. Raşid el Keb ise büyük bir mücevher ihracatçısıydı. Ayrıca Arabistan ve Hindistan’ın büyük sarayları ile haremlerine kadın ve fildişi de sağlardı. Ne var ki, bu mesleğini yalnızca en güvenilir […]
Wilbur Smith – Hukmedenler
Sis okyanusun yüzünü kaplamış, her türlü rengi ve sesi dilsizleştiriyordu. Sabah rüzgârının getirdiği ilk dalga kıyıya doğru ilerlerken sular kıvrıldı, hışırdadı. Trol gemisi kıyının üç mil açığında, sisin altında, akıntı hattının hemen kenarında durmaktaydı. Okyanus derinliklerinin plankton dolu suları kabarınca, sığ yerin koyu yeşil sularıyla tam bu çizgi üzerinde buluşuyordu. Lothar De La Rey dümenin […]
Wilbur Smith – Guneskusu
Işın demeti, karanlık projeksiyon odasında, sessizce perdeye yansıdığı an, sanki patlayıverdi ve ben, onu tanımadım, evet, çıkartamadım! Görüntü karmaşıktı, buğuluydu ve ilk bakışta benim için hiçbir anlam taşımıyordu, çünkü ben, küçük bir şey göreceğimi sanmıştım; ne bileyim, belki bir kafatası, bir çömlek, ya da ufak, altın bir süs eşyası, işte onun gibi bir şey… Herhalde […]