Kategori: Genel

Pierdomenico Baccalario – Ulysses Moore III – Aynalar Evi

Pastırma ve yumurtanın kokusu döne döne merdiğ -övenlerden yukarı süzülerek yavaşça bütün evin içine M işledi. Julia yatakta yan döndü ve burnunu kaşıdı. Uykulu uykulu gülümseyerek başını yastıkların altına soktu. O şekilde gömülü olarak bir süre daha yattı. Sonra nefes alamamaya başladığını anladığında tek gözünü açtı ve etrafına bakındı. Neredeydi? Yavaş yavaş hafızası yerine gelmeye […]

Pierdomenico Baccalario – Ulysses Moore II – Unutulmuş Eski Haritalar Dükkanı

Yağm ur yağıyordu ve gökyüzü bir karatahta gibi kopY koyu kesilmişti. Kayalığın tepesine tünemiş Argo VilJ L lası’nın küçük kulesindeki ışık yanıp sönüyordu. Sanki rüzgarın şiddetiyle gücü bir azalıp bir artmaktaydı. Bahçedeki ağaçlar hışırdıyor, incecik otlar gibi iki büklüm oluyor, dalgalar birer köpük bombası gibi kayalıklara çarpıp patlıyordu. Bahçıvan Nestor, bininci kez pencerelerin hepsinin kapalı […]

Pierdomenico Baccalario – Ulysses Moore I – Zaman Kapısı

Kyalıkların üzerindeki ev, hiç beklemedikleri bir anda tepenin ardından karşılarına çıkmıştı. Ağaçlar ve JL jL-deniz mavisiyle çevrelenmiş taş kulesi gökyüzüne doğru yükseliyordu. “Ah şuna bakın!” diye bağırdı Bayan Covenant evi görür görmez. Direksiyon başında onu izleyen kocası gülümsemesini zor saklıyordu. Dökme demirden bahçe kapısını açtı ve arabayı avluya park etti. Bayan Covenant arabadan indi. Çakıllı […]

Phliph Roth – Hayalet Yazar

Yirmi yılı aşkın süre önceydi -yirmi üç yaşındaydım, ilk hikayelerimi yazıp yayımlıyor ve benden evvelki birçok Bildungsroman kahramanı gibi, daha şimdiden kendi heybetli Bildungsroman’ımı kaleme almayı tasarlıyordum-, bir Aralık öğleden sonrasında, günün hava kararmadan önceki son saatinde o yüce insanla tanışmak için, yaşadığı dağ evine vardım. Yalı baskı cephe kaplamalı çiftlik evi, Berkshires’ın yaklaşık dört […]

Philippe Gaillard – Gazetecilik

Bir zamanların korkulu polemik ustası, ünlü maceraperest ve yakın zamanlara kadar amatör bir ruhla çalışan gazeteci, bugün �kulağa hoş gelmese de- bir haber teknisyenidir. Kuşkusuz, kriz dönemleri onu tekrar sahneye çıkarır, özellikle de özel malıkernelerin sanık sandalyesine yerleştirir. Şüphe yok ki, televizyonun kurumlaştırdığı yıldız sistemi, aralarından bazılarını, dünün ve büyük başyazarlarının gördüğü ilginin çok ilerisinde, […]

Philippa Gregory – Minik Ejderha

Ceymi Alester, Kuzey Denizi kıyısındaki küçük bir kasabada, yan yana dizili, kırmızı tuğlalı, ufak evlerden birinde oturuyordu. Hep bir tazısı olsun isterdi. Tazılar ince uzun köpeklerdir. Yarışmak ve sahiplerine ödül kazandırmak üzere eğitilebilen, müthiş hızlı koşuculardır. Ceymi Alester, yarışçı bir tazıya sahip olmayı düşlüyordu hep. Dünyadaki en hızlı tazıya sahip olmayı. 5 BÜYÜLÜ KÜÇÜK KİTAPLAR […]

Philippa Gregory – Mahkum Prenses

Önce tüyler ürperten bir çığlık, ardından ateşin kükremesi duyuldu. Sonra korku dolu haykırışlar, tıpkı bir direkten diğerine sıçrayıp halatları ve bez kapıları tutuşturan alevler gibi.bir çadırdan diğerine yayıldı. Atlar dehşetle kişniyordu. Erkekler onları sakinleştirmek için bağırdı ama seslerindeki endişe ve panik atları daha da hırçınlaştırdı. Bu nafile koşuşturma, kamp alanı bir baştan bir başa alevlere […]

Philippa Gregory – Bakirenin Asigi

Norfbik’ta tüm çanlar Elizabeth için çalıyordu, peş peşe çalan çanlar adeta Amy’nin beynine işliyor, çıldırmış bir kadının histerik çığlıkları gibi kulaklarında çınlıyordu, tam hafifledi, sustu derken ahenksiz, tiz çınlamalar işkence gibi en baştan başlıyordu. Amy dışarıdan gelen gürültüye daha fazla tahammül edemeyince başını yastığın altına sokup üstüne de yorgam çekti ama ne yapsa kulaklarındaki uğultu […]

Philip Roth – Öfke

Sovyetler Birliği ve Çinli komünistler tarafından silahlandırılmış, iyi eğitimli Kuzey Kore birliklerinin 25 Haziran 1950’de 38. enlem üzerinden Güney Kore’ye girmesiyle Kore Savaşı adıyla anılan büyük felaket başladıktan yaklaşık iki buçuk ay sonra Newark şehir merkezindeki küçük bir üniversiteye, on yedinci yüzyılda Newark’i kuran kişinin adım almış olan Robert Treat Üniversitesi’ne kaydımı yaptırdım. Ailenin yükseköğrenim […]

Philip Roth – Nemesis

O yaz ilk polio vakası Haziran ayının başında, Anma Günü’nün hemen ertesinde, şehrin öteki ucundaki fakir bir İtalyan mahallesinde baş gösterdi. Şehrin güneybab köşesindeki Yahudi mahallesi Weequahic’te bu vakadan haberimiz olmamıştı, daha sonra Newark’ın bizimki hariç neredeyse bütün mahallelerinde münferit olarak beliren on iki vakayla ilgili de hiçbir şey duymamıştık. Ancak Dört Temmuz öncesi, şimdiden […]

Philip Roth – Hoşça Kal Columbus ve Beş Öykü

Brenda’yı ilk görüşümde, gözlüğünü tutmaını söyledi bana. Sonra da tramplenin ucuna kadar yürüyüp buğulu gözlerle havuza baktı; suyu boşaltılmış olsaydı bile, miyop Brenda fark edemeyecekti bunu. Çok güzel daldı, bir an sonra havuzun kenarına doğru yüzmekteydi, kısacık kesilmiş kestane rengi saçlarıyla uzun bir sapın ucundaki gül e benzeyen başı ileriye uzanmıştı, dimdikti. Kayareasma havuzun kenarına […]

Philip Roth – Hayalet Yazar

Yirmi yılı aşkın süre önceydi -yirmi üç yaşındaydım, ilk hikayelerimi yazıp yayımlıyor ve benden evvelki birçok Bildungsroman kahramanı gibi, daha şimdiden kendi heybetli Bildungsroman’ımı kaleme almayı tasarlıyordum-, bir Aralık öğleden sonrasında, günün hava kararmadan önceki son saatinde o yüce insanla tanışmak için, yaşadığı dağ evine vardım. Yalı baskı cephe kaplamalı çiftlik evi, Berkshires’ın yaklaşık dört […]

Philip K. Dick – Ubik

Arkadaşlar, artık toparlanma zamanı ve bütün sessizliğimizi bozuyoruz, elektrikli Ubiklerimizle çok para kazanıyoruz. Evet, adres defterlerini fırlatıp atıyoruz. Ve unutmayın: payımıza düşen her Ubik sadece talimatlara göre kullanılmalıdır. 5 Haziran 1992 gecesi saat üç otuzda, Güneş Sistemi’nin en iyi telepati, Runciter Ortaklığı’nın New York City bürolarındaki haritadan kayboldu. Bunun üzerine tüm vidfonlar 1 çalmaya başladı. […]

Philip K. Dick – Timothy Archer

Barefoot seminerlerini Sausalıto’daki yüzen evinde verir. Neden bu dünyada olduğumuzu öğrenmek yüz dolara patlar. Fiyata bir sandviç de dahil ama o gün aç değildim. John Lennon henüz öldürülmüştü ve sanırım neden bu dünyada olduğumuzu biliyorum; en sevdiğin şeyin, kaderden ziyade yüksek mevkilerdeki bir hata sonucu elinden alınacağını öğrenmek için. Honda Civic’imi belirlenmiş alana park ettikten […]